A+ Versiyonumuzun Düşmanı : Mahşerin Dört Atlısı


A+ Versiyonumuzun Düşmanı : Mahşerin Dört Atlısı
Hayatı karmaşık, sık sık durup düşünmemiz, yol ayrımlarında seçimler yapmamız gereken bir yolculuk olarak düşünelim. Bu yolculukta her şey mevcut: Çalışma hayatınızdaki stres, ailevi sorumluluklar, sağlık problemleri, finansal sıkıntılar ve minik zaferler. Her adımda, bu yükleri taşıyarak ilerliyorsunuz.
Bir gün, bir yol ayrımı ile karşılaşıyorsunuz. İki seçenek de oldukça ilginç, oldukça cazip. Birinci seçenek bir tabela ile işaret edilmiş: “Bu yolu seç, hemen 100 bin dolar al.” bu yol ve yolculuk, sanki seçersek tüm sorunlarımızın bir çırpıda çözüleceğini düşündürüyor
İkinci seçenek daha mütevazi. Tabela üzerinde yazanlar şunlar: “Bu yoldan git, yaşamın şu anki gibi devam edecek. Ancak 10 yıl sonra 1 milyon doların olacak.” Bu yolculuk daha mutevazı, daha alçakgönüllü, ama bir o kadar da gizemli.
Bir an durup düşünüyorsunuz. 100 bin dolar! Anında! Tüm borçlar kapanır, belki bir tatil, belki yeni bir araba… Aklınızın bir köşesinde, 10 yıl sonrası da var. Ama o kadar uzak ki!
Hangi yolu seçerdiniz ?
Çoğunluğun Seçimi
Eğer siz de 100,000 dolarlık kapıyı seçtiyseniz, tebrikler, büyük çoğunluğun içindesiniz! Bu seçimin arkasındaki psikolojiyi anlamak için, bizi hızlı geri dönüşlü, az eforla sonuç getirecek kararları almaya iten üç temel kavrama bakalım.
1️⃣ Homo Ekonomikus:
İnsan doğası gereği minimum eforla maksimum fayda peşinde koşar. Örneğin, yüksek bir ağaca tırmanarak harika bir bal peteğine ulaşmak yerine, yerde kolayca ulaşabileceğimiz yemişler ile karnımızı doyurmayı seçebiliriz. ‘Az efor, çok kazanç’ felsefemiz, genellikle hızlı tatmin peşinde koşmamıza neden olur.
2️⃣ YETMİNKAR Problem Çözme Eğilimi (Doyumcul Problem Çözme) – Herbert Simon’dan:
Karar verirken, problem çözerken ilk ‘yeterli ve tatmin edici’ seçeneği hemen kabul eder, mükemmel çözüm için ekstra efor harcamayız. Yani, en ‘mükemmel’ çözümü aramak yerine, karşımıza çıkan ilk tatmin edici çözümü uygularız. Örneğin, çok susamış bir insan, suyun mineral içeriğini düşünmez; ilk karşısına çıkan suyu içer.
3️⃣ Kayıptan Kaçınma:
Kayıptan kaçınma, sahip olduğunuz bir şeyi kaybetmenin, aynı şeyi kazanmaktan daha ağır bir duygusal etkisi olduğunu işaret eden psikolojik bir olgudur. Örneğin, cebinizde 100 lira varken onu kaybetmek, cebinizde olmayan 100 lira kazandigimizda yaşayacağımız iyilik halome kıyasla daha yüksek bir mutsuzluk hâli yaşamamıza, daha fazla üzülmemize yol açar.
“Damyat’a pirince giderken evdeki bulgurdan olmak” Atasözü de bu kavramı güzelce özetler. Bu söz, büyük bir fırsat için küçük ve garanti olanı feda etme riskini anlatır.
Yani, daha büyük bir kazanç peşinde koşarken, sahip olduğunuz küçük ama kesin kazancı kaybetme ihtimalimizin davranışlarımız, kararlarımız üzerindeki etkisi.
Kaybetmekten daha fazla korkar ve Damyat’a pirince giderken evdeki bulgurdan olmamak için, uzun vadeli kazançlar yerine anlık fırsatları değerlendiririz.
4️⃣ Sürü Psikolojisi:
Toplumun kabul ettiği başarı göstergelerine yönelebilir, kısa yoldan itibar kazandıracak kalıpları, şablonları kulanarak hızlıca iyi hissetmek için sığ kazanımlar elde edebiliriz. Bu kolay tatmin edilen dopamin ihtiyacı uzun vadede bizi gerçekten tatmin edecek bir yaşamı inşa etmek için gerekli olan yetenek ve beceriler için gereken çabayı harcamak için kritik olan Arzu yu motivasyonu bulmamızı geciktirebilir.
MAHŞERİN DÖRT ATLISI, Bu dört faktör, modern yaşamın sunduğu hızlı tatmin olma çareleri ile de birleşince, uzun vadeli mutluluğumuzu ve başarımızı sabote edebilir.
Bu dört atlı ile nasıl mücadele edeceğiz?
ÇÖZÜM ÖNERİSİ : BİLİŞSEL PUSULA
PUSULANIN YAPI TAŞLARI
1- Pil: Heyecanlandıran Vizyon 🌟
Frontal lob, beynimizin bir bölgesidir ve sadece insanlarda bulunur. Bu bölge bizi diğer canlılardan ayırır ve enerji ile motivasyon sağlar. Frontal lob, sadece hayatta kalmak için değil, sosyal ve kültürel gelişimimiz için de hayati öneme sahiptir. Bu yetenek, iki ucu keskin bir kılıç gibi düşünülebilir. Bizi hayatta tutmak için evrilmiş beyin ve zihinsel melekeler öncelikle tehditlere karşı hassastır, ancak aynı yetenek fırsatları da görmemizi sağlar.
İşte bu noktada, küçük çocukların hayatı nasıl bir oyun gibi yaşadığını hatırlayalım. 6-7 yaşına kadar çoğu çocuk için her yeni gün, yeni maceralar ve heyecanlar demektir. Sabah yataktan kalkmak onlar için bir keyif, hatta bir şenliktir. Bu enerji ve coşkuyla dolu halleri gözlemlemişizdir.
Peki, bu enerjiyi neden kaybettik?
Aslında, bu enerji ve coşku frontal lobumuzun bir ürünüdür. Çocuklar gibi, biz de bu frontal lobumuzu bizi heyecanlandıran olumlu bir vizyonla harekete geçirip ‘şarj’ ederek, yeni güne yüksek enerji ve hatta coşkuyla başlayabiliriz.
Bu, bilişsel pusulamızın ilk ve en kritik adımıdır.
Yani, frontal lobumuzu etkin bir şekilde kullanarak, sadece gelecekteki olası sorunlar ve endişeler değil, aynı zamanda bizi heyecanlandıran ve enerjimize enerji katan bir vizyon oluşturabilir, her sabah bu vizyonu birkaç dakika zihnimizde canlandırarak, tıpkı bir pilin şarj edilmesi gibi, bizi gün boyu enerjik ve odaklı tutacak
2- Vaktimizi kullandığımız faaliyetleri sorgulamak.
Seçeneklerin Değerlendirmesi Karşınıza çıkan seçeneklerden hangisinin vizyonunuza daha çok katkı sağlayacağını değerlendirmek, pusulanızı doğru yönü göstermesi için kritiktir.
1) Bu faaliyet beni uzun vadeli hedefime yaklaştırıyor mu?
2) Bu faaliyet, anlık doyum mu, yoksa kalıcı bir kazanç mı sağlıyor?
3) Bu faaliyet, hayatımda anlam ve amaç oluşturmam için etkili mi ?
Uzun Vadeli Etki Analizi
“Şu anda yaptığım veya yapmak üzere olduğum faaliyeti bir yıl boyunca sürdürsem, yaşantımı ve vizyonumu nasıl etkiler?” sorusunu sormak, uzun vadeli planlama için kritiktir.
Günlük Ziyaret
Bu vizyonu her gün ziyaret etmek, “Bugünkü faaliyetlerim vizyonuma ne kadar hizmet etti?” sorusunu kendimize sormak önemli.
Bu yaklaşım, pusulamızın düzenli olarak kalibre edilmesini sağlar.
Unutmayalım, bilişsel pusulamız sadece bizi yönlendiren bir araç değil, aynı zamanda hayatımıza anlam, amaç ve coşku katan bir enerji kaynağıdır. Her günü, bu pusulanın gösterdiği yön doğrultusunda, tam anlamıyla ‘yaşanmış’ bir gün haline getirebiliriz.
İyi Haftalar
: )