Aktif Durağanlık – Problemli Normların Zehirli Birleşimi

Çoğu insan hayal kurmadan yaşar, hayalleri olanların çok büyük bir çoğunluğu da birbirinden problemli sosyal normlar yüzünden hayallerini yaşamadan tükenir.
Bu normları ve yıkıcı etkilerini fark etmek Aktif Durağanlıkla başa çıkmak için doğru bir ilk adım olabilir.
Aktif durağanlık “Bireyin hiç bitmeyen yaşam koşuşturmacası içerisinde yorulup stres yaşayarak, “çok aktif” olduğunu, “iş gördüğünü”, “sonuç aldığını” düşünerek mutlu, başarılı bir yaşam için üstüne düşeni yaptığını düşünmesi” olarak özetlenebilir.
ÖZET FİKİR
Varlığımızı sürdürmek için sürekli hareket halindeyizdir. Ancak enerjimizin büyük bir çoğunluğunu günlük işleri yürütmek için kullanır uzun vadeli planımızın gerçekleşmesi için yapılması gerekenleri erteleriz.
Beğenilmek, tercih edilen eş, tercih edilen damat, tercih edilen çalışan olmak için, genel kabul gören giyim kuşam ve tavırları adapte eder, saygı gören şirketlerde saygın pozisyonlarda çalışmayı amaç ediniriz.
Bir türlü desek bulmayan, hiçbir zaman tam netleştiremediğimiz hayallerimiz uzun süre ertelenince yaşam gündemimizden düşer, heyecansızlaşır, soluklaşır.
Gün gelir, hayat bizi, artık başarıp başaramayacağımızdan emin olmadığımız, hatta başarsak bile bizi mutlu edip etmeyeceğini bilemediğimiz hayallerimizden tamamen uzaklaştırır.
“Uslu çocuk” olmuş, toplumun taktir ettiği, itibarlı saydığı işleri herkes gibi yapmaya FARKSIZLAŞMAYA başlamışızdır.
Öte yandan yaşam enerjimizin önemli bir kısmını da kusurlarımızı kamufle etmek, diğer insanlara iyi ve üstün gözükmek için kullanırız.
Kendimizle barışık kalmak için de hızlı geri dönüş yapacak düşük riskli sığ kazanımlara odaklanırız. (Girişimci olmak, yenilgi, yanılgı mahcubiyet riski taşır, oysa müdür olmak için çabalarken başarısız olmak başkalarını suçlayabileceğimiz için daha az risk taşır, daha az dayanıklılık gerektirir.)
AKTİF DURAĞANLIK
Aktif durağanlık; Yaşamlarımızı kurgularken yeteneklerimiz ve tutkularımızın kesişimiyle ortaya çıkan bir yaşam çizgisi izlemek yerine, ebeveynlerimizin öncelikle kendilerini saygın hissedecekleri, bize uzun süre göz kulak olmalarına gerek kalmadan geri dönüş alabilecekleri güvenli yaşam şablonları kullanıldığında yaşanan bezginlik, heyecansızlık durumu olarak özetlenebilir.
SAPTAMA
“Hayat”, aşırı indirgeyici bir çerçeveyle; Doğduğumuz andan itibaren başlayan ve ölene kadar süren “Yaşamımızı hayal ettiğimiz şekle sokma çabası” olarak özetlenebilir.
Yaşamımız boyunca sürekli DAHA İYİ şartlar peşinde koşar ve elimizdekileri kaybetmemeyi hedefleriz.
PROBLEM
Çocukken “ben büyüyünce itfaiyeci olucam, astronot olucam” gibi oyun dünyasından çıkma hayaller olarak başlayan GELECEĞİ HAYAL ETME alışkanlığı, ailemizin ve çevremizin o dönemde gösterdiği tepkilerle (ödül & ceza) hızla zayıflayıp yerini “başkalarına benzemeye” bırakabildiği gibi, şaka yollu bile olsa desteklendiğinde HAYAL KURMANIN iyi bir şey olduğu algısı sayesinde daha cesaretli düşünmeyi alışkanlık haline getirmemizi sağlayabilir.

Ortalama Bireyin Yaşam Süreci
Büyük çoğunluğumuz ilk gençlik yıllarımızın sonunda, mesela üniversiteyi bitirdiğimizde, oldukça yüksek bir özgüvenle, hayal ettiğimiz yaşamı inşa etmek üzere çıkarız yaşam yolculuğuna.
İnişli çıkışlı yolculuk esnasında sosyal çevremizin etkisi, hayal kırıklığı korkusu ve yolda edindiğimiz alışkanlıkların konforu yüzünden, yolun sonunda elde edeceğimiz ödül için durmadan fedakarlık etmektense, yolda hoşça vakit geçirmenin dayanılmaz cazibesine kapılırız.
Etrafınıza dikkatlice bakacak olursanız çoğumuzun hayal kurmadan yaşadığını, hayalleri, idealleri olanların büyük bölümünün de, er ya da geç pes edip içinde yaşadığı sosyal çevrenin benimsediği yaşam biçimini adapte ettiğini, yani kendisini akıntıya bıraktığını görürüz.
KENDİMİZİ AKINTIYA BIRAKMANIN KARŞI KONULMAZ CAZİBESİ
Hayallerden vaz geçmenin olgunlaşmak ve mesela “Artık ASTRONOT olmak fikrinden heyecan duymamak”la ilgilisi olabildiği gibi, bu yazıda işaret ettiğim tehlikeli sosyal normların bir araya geldiğinde ortaya çıkan BİLİŞSEL REAKSİYON sonucu yaşadığımız AKTİF DURAĞANLIK yüzünden de olabilir.
PARA KAZANMANIN MALİYETİ
Mutluluğumuz için sahip olunması önemli şeylerin yaklaşık yarısının mağazalardan satın alınamayacağını ve fiyatının olmadığını hatırlayacak olursak
1) Çoğumuz bizi mutlu edecek dostlukları, ilişkileri, ustalığı, idealimizdeki yaşamı kurgulamak için kullanabileceğimiz zaman ve enerjiyi, yalnızca AVM lerden alınabilecek materyale (ancak) yetecek kadar para kazanmak için kullanırız.

2) Mutlu olmak için kazandığımız para (ve itibar) o kadar çok zamanımızı ve enerjimizi alır ki, PARANIN SATIN ALAMAYACAĞI şeylere erişimimiz azalır. Bu durum, ister istemez daha fazla tatminsizlik yaratır.
AKTİF DURAĞANLIĞI TETİKLEYEN SOSYAL NORMLARIN BAZILARI
1. Norm – Kurnazlık çalışkanlıktan daha fazla itibar görür.
2. Norm – Yaşamlarımızı şekillendirirken şablon kullanmak riski azaltır.
3. Norm – Yaşamın sunduğu ödüller sadece başkaları tarafından da arzu ediliyorsa kıymetlidir.
NORM 1 – Kurnazlık çalışkanlıktan daha fazla itibar görür.
Sosyal kabul görmek ve itibar sahibi olmak gibi en temel içgüdülerimizi tatmin etmek için, “herkes gibi” davranmayı seçenlerin hızlıca geri dönüş alabildiğini çocukluğumuzdan itibaren gözlemlediysek, A+ versiyonumuzu tecrübe etmek için çok çalışmak riskli bir yatırım gibi gözükmeye başlar.
Olmayı istediğimiz kişi olabilmek, “A+” versiyonumuzu tecrübe edebilmek, her şeyden önce uzun süre ve fazlaca efor harcamayı gerektirir.
Geri dönüşü hızlı olmayan alanlara efor harcamak, hiç “kurnazca” olmadığı gibi risklidir de.
Minimum eforla maksimum fayda tecrübe etmek ve sosyal kabul görmek içgüdüleriyle doğmuş olmamızın yanı sıra kurnazlığın, çalışkanlıktan daha itibarlı bulunduğu bir dönemde yaşıyor olmamız A+ versiyonumuzu tecrübe etmemizi ayrıca güçleştirir.
NORM 2 – Yaşamlarımızı şekillendirirken şablon kullanmak zaman kazandırırken tatmin kaybettirir.
30′ lu yaşlara geldiğimizde, fark etmeden içinde büyüdüğümüz aileninkine benzeyen ve içerisinde MACERACI, HAYALCİ hiçbir tutumu barındırmayan geleneksel, güvenli bir yaşam kurgusuna adapte etmiş buluruz kendimizi.
Sonuçta kimse kızını maaşı belli olmayan birine vermek istemeyecektir. Hayalleri peşinden koşan bir kadın da erkekleri korkutur.
A+ versiyonumuzu tecrübe etmek için spor yapmamız gerekir, daha iyi İngilizce konuşmamız gerekir, belki daha çok okumamız gerekir, sigara içmememiz, daha iyi beslenmemiz gerekir.
Dolayısıyla zamanımızı, bizi en çok mutlu edecek, özgün yaşam şeklini inşa etmek yerine, anne babamızın ve içinde büyüdüğümüz sosyal çevremizin bize en uygun gördüğü şablon yaşamı tecrübe etmek için kullanırız.
Çoğunlukla kendimizi bir gün olmak istediğimiz kişiyle kıyaslamak yerine yakın çevremizde “irtibat” halinde olduğumuz, önemsediğimiz başkaları tarafından başarılı addedilen, gıpta ile bakılan bireylerle kıyaslarız. Bu durum da ister istemez odağımız dağıtır.
NORM 3 – Yaşamın sunduğu ödüller sadece başkaları tarafından da arzu ediliyorsa kıymetlidir.
Üniversiteyi bitirmek üzere olan gençlere “hayatınla ne yapmak istiyorsun?” dediğimizde birbirinden renki, heyecan verici planlarını anlatırlar size.
Hiç gidilmemiş muhteşem bir tatil beldesinin kartpostalına bakarak, “işte bu yaşamı istiyorum” der gibidirler.
Bir yandan içinde yaşadığımız toplumun sosyal kodları, kültürü, dini inançları, bizden öncekiler gibi yaşamanın sükunetini, çok şey istememenin, kanaatkar olmanın erdemini işaret ederken bir yandan daha önceki nesillerin hiç yüzleşmek zorunda kalmadığı BİREYSELCİ yaşam kültürünün etkisi, bizi HERKESİ GERİDE BIRAKMAK & ÖNE ÇIKMAK için güdüler.
Yaşımız ilerledikçe daha gerçekçi olmaya başladığımıza inanır ve bizi ayrıştırma ihtimali olan hayallerimizi “vakitlice” terk ederiz.
Zamanla, bu yürüttüğümüz sıradan ve günlük rutinler ve bu rutinleri yaşarken rekabet halinde olduğumuz sosyal çevre “varlık sebebimiz” olmaya başlar.

Bu durum, kimi zaman uzun vadeli planımız olmaması yüzünden yaşanabildiği gibi, tutkuyla bağlı olduğumuz bir hayalimiz olsa bile hayalleri peşinde koşmanın delilik olduğunu düşünen yakınlarımızın etkisiyle de ortaya çıkabilir.
Bu kısır döngüden kurtulmak için hareket etmek değil kelimenin tam anlamıyla harekete geçmek gerekir. Harekete geçmek çoğunlukla konfor alanının dışında sürdürdüğümüzde işe yarar. Konfor alanının dışına çıkmak ise uzağı görmeyi ve arzu etmeyi gerektirir.
Aktif durağanlık, bireyin hiç bitmeyen yaşam koşuşturmacası içerisinde yorulup stres yaşayarak, “çok aktif” olduğunu, “iş gördüğünü”, “sonuç aldığını” hissetmesini sağlar. Bu yüzden de mutlu, başarılı bir yaşam için üstüne düşeni yaptığını düşünmesine sebep olur.
SONUÇ
Aktif durağanlıkla başa çıkmak için ondan haberdar olmak ve yüzleşmek en kritik ilk adımdır.
İLHAM KAYNAKLARI
Pearson Türkiye işbirliğiyle hazırlanmış Liderliğin Esasları Profesyonel Gelişim Programı, varlığını iş dünyasında sürdüren her profesyonelin yaşam kalitesine katkıda bulunacak şekilde kurgulandı.

İkişer günlük 3 modülden oluşan oturumlar bireyin öz farkındalığını destekleyen kavramlara odaklanarak başlayıp, organizasyonun en tepesinde ihtiyacımız olacak yetkinliklerle odaklanarak bitiyor.

Selim Geçit