Başarımızı Bildiklerimiz Değil Bilmediklerimiz Belirliyorsa

Organizasyonel Davranış, Belirsizlik, Karar Verme, Kritik Düşünme, Bilmediklerimiz

ÖZET FİKİR
Tecrübe ettiğimiz başarısızlıkları, mutsuzlukları açıklarken (rasyonalize ederken) geçmiş tecrübelerimize, yani “Bildiklerimize” odaklanırız.
Ancak çoğunlukla başımıza gelen olumsuzluklar bilmediklerimiz yüzündendir. (ÖRN “Bak bu neden oldu biliyor musun ?”, “Bence bu olan bitenin sebebi şudur vb)
Doğamız gereği kendimizle barışık olmaya eğilimliyizdir. Dolayısıyla da, başımıza gelen felaketleri aslında BİLGİSİZLİĞİMİZ yüzünden yaşadığımızı kabul etmektense, şansızlığımızı ya da kaderimizin kötülüğünü, karşımızdaki kişinin anlayışsızlığını ya da birlikte hareket ettiğimiz kişilerin beceriksizliğini gerekçe göstermeyi tercih ederiz.(Bkz Self Serving Bias)
PROBLEM
Kendimizle barışık olmaya eğilimli doğamızın gereği, başımıza gelen felaketleri aslında BİLMEDİKLERİMİZ yüzünden yaşadığımızı kabul etmektense, şansızlığımızı ya da kaderimizin kötülüğünü, karşımızdaki kişinin anlayışsızlığını ya da birlikte hareket ettiğimiz kişilerin beceriksizliğini gerekçe göstermeyi tercih ederiz.

Tecrübeli üst düzey yöneticiler bile zaman zaman yetkin olmadıkları görevlere talip olmaktan en küçük bir rahatsızlık duymaz ve aksine bunu bir “hak” olarak görebilirler. Bunun yanında yetkin, rasyonel bireyler ise çalışma hayatında “objektif ve alçakgönüllü” davranarak öne çıkmayabilirler.
Bu bireyler “kıymetlerinin bilinmesini” bekleyecekler (ve “bilinmeyince” için için kırılacaklar ve kendilerini daha da geriye çekeceklerdir) ve muhtemelen üstleri tarafından da “ihtiras eksikliği” ile suçlanacaklardır.
Konuyu Netleştirmek Kısa Bir Vaka
Vaka: Buğulu Ön Cam

Eşimle ilk arabamıza henüz ABS ve AIRCONDITION’un (A/C) standart olmadığı 94 yılında sahip olmuştuk.
Çocukluğumdan itibaren araba kullanmaya büyük bir hevesim olduğundan babamı dikkatle izler ve o dönemde hiç endişeyle karşılanmadığı için önde oturup “araba kullanmaca” oynarken sürekli babamın hareketlerini ve yüz ifadelerini takınırdım. Onun gibi vites tutar, onun gibi bakardım dikiz aynasından.
Araba kullanırken karşılaşılan zorluklarla nasıl başa çıktığım konusunda da babama benzediğimi yıllar sonra fark ettim.

95 yılı için “norm” ancak benim için büyük bir sıçrama sayılabilecek TOYOTA COROLLA ailemize katıldığında büyük heyecan yaşamıştık. (Sevgili kayınpederime bu vesileyle teşekkürü borç bilirim)
Kasım ayı olduğunu hatırlıyorum, yağmurlu bir havada eşim ve kayınpederimle birlikte İstanbul içerisinde bir yerden bir yere gidiyorduk.
Yağmur yağdığında karşılaştığımız ön camdaki buğulanma…..
Yağmur yağdığında hep karşılaştığımız ön camdaki buğulanma ile başa çıkmak için yine babamdan öğrendiğim ve sol ön koltuğun sol alt köşesinde sakladığım AĞIR TOPU’mu yani naylon torba içerisinde saklanan elma sirkesi ve su ile nemlendirilmiş bez parçamı olduğu yerden bir çırpıda çıkarıp, camdaki buğuyu silmeye başladım.
Bir elimle ön camı silerken yüzümde, “tek elle kullanırken bile sürüş hakimiyetimin ne kadar iyi olduğunu” ortaya koyan bir hoşnutluk ifadesi taşıyordum. Keyfim ve özgüvenim yerindeydi.
Kayınpederimin ustaca sürüşüme iltifat edercesine gazetesini okuyor olması da ayrıca hoşuma gitmişti.
Yüzünde şaşkın ve kurnaz bir gülümseme belirdiğini fark ettim yan gözle. Mutlaka okuduğu yazı ile ilgilidir diye düşünüp hiç üstüme alınmadan “cool” gülümsememi taşıyarak arabayı ustaca sürmeye devam ettim.
Camı temizlemem bitmek üzereydi ki…
Camı temizlemem bitmek üzereydi ki, kayınpederim olabildiğince alçak gönülü, bir o kadar da özgüvenli bir ton kullanarak “Buğuyu temizlemek istiyorsan AIRCONDITION’u açsana” dedi .
Kalbini kırmadan, gururunu incitmeden nasıl söyleyebilirdim ki “Soğutucuyu kışın ortasında kullanmak çok yanlış olucak baba” diye .
Belli ki, yaşı gereği kimi teknolojilerde tam olarak güncel değildi, hangi teknolojinin ne için ne zaman kullanılabileceği ile ilgili bilgi eksikliği vardı.
Olabildiğince saygılı ve sempati dolu ve bu kez biraz daha ciddi bir tavırla “soğutucuyu çalıştırmak kışın çok etkili olmayabilir belki” dedim.
Bir yandan da içimden “içerideki ısı düşerse dışarının ısısıyla dengelenecek ve buğu tutmayacak diye düşünüyor sanırım” diye geçirdim ve biraz da üzüldüm. Çünkü buğu olmaması için buz gibi bir araba içerisinde seyahat etmek çok akıllıca da gelmemişti bana.
Ben kayınpederime kibarca bu durumu nasıl izah edeceğimi düşünürken….
Ben kayınpederime kibarca bu durumu nasıl izah edeceğimi düşünürken kafasını okuduğu gazeteden kaldırıp, kendinen emin hareketlerle önce A/C tuşuna basıp aktif hale getirdi, fan hızını artırdı daha sonra ısı ayar düğmesini KIRMIZIYA doğru biraz daha çevirdi ve “birkaç dakika sonra geçer buğu” dedi .
Az sonra yaşayacağı mahcubiyetin hiç farkında olmadan gazetesini hafifçe silkeleyip göz hizasına getirdi ve tekrar okumaya koyuldu.
Madem “o kadar iyi!” biliyordu, ben de “ders olsun!” diye hiç müdahale etmeden beklemeyi yeğledim. Nasılsa az sonra içerisi buz gibi olduğunda ya da A/C çalışmadığında bana bırakacaktı yine “kumandayı” .
Üç dakika geçmeden içerideki buğulu camlar yerini tertemiz camlara bırakırken, nemli hava da, dengeli sıcak ve taze bir havaya dönüşüverdi.
Olan bitene inanmak istemiyordum ama “BİLMEDİĞİMİN, FARKINDA OLMADIĞIM bir gerçeğin, BİLDİKLERİMDEN daha faydalı olabileceğini” derin bir acı ve büyük bir mahçubiyetle tecrübe ettim.
Bu utanç verici durum yüzünden terlemeye başladığımı belli etmemek adına konuyu değiştirmenin en akıllıca adım olacağını düşünerek “köprü geçişlerini pahalandırmışlar duydunuz mu?” dedim yüzümde acı dolu bir gülüşle.
Tek teselli eşimin elindeki kitaba odaklandığı için olan bitenin farkında olmamasıydı.
NE(LER) YAPABİLİRİZ?
NASIL DÜŞÜNEBİLİRİZ?
1) BİLDİKLERİMİZ YERİNE BİLMEDİKLERİMİZİ KULLANARAK AKIL YÜRÜTEBİLİRİZ
Yüzleştiğimiz problemleri anlamak, anlamlandırmak ve çözmek için “bildiklerimize ve önceki tecrübelerimize başvurmak” yerine “bu problemle ilgili neyi/neleri BİLMEDİĞİMİZİ” sorgulayabiliriz. (ÖRN: Çevremizdekilere “Buğu problemiyle başa çıkmak için ne yapıyorsunuz?” diye sorabilir ya da “Ne yapılsaydı A/C ünitesi buğu sorununu çözebilirdi?” diye düşünebiliriz. Belki cevap gözümüzün önündedir sadece aramadığımız için bulmamışızdır (A/C tuşu hep oradaydı)
2) BİLMEDİKLERİMİZİN BİLDİKLERİMİZDEN DAHA FAZLA OLDUĞUNU HATIRLAMALIYIZ
Her durumda bilmediklerimizin bildiklerimizden çok daha fazla olabileceğini hatırlayabiliriz. (Camdaki buğudan kurtulmak için bir tek yöntem biliyor ve kullanıyorum, mutlaka BİLMEDİĞİM başka yöntemler de olmalı, bunları nasıl ve kimden öğrenebilirim?)
3) BU NEYE BENZİYOR YERİNE BU NEDİR DİYE DÜŞÜNEBİLİRİZ
Bir problemle kaşılaştığımızda BU “NE”YE BENZİYOR? (bildiklerimden hangisine), yerine, bir olgu ile ilk kez karşılaştığımızda düşüneceğimiz gibi BU NEDİR? diye düşünmek faydalı olabilir. (“Arabadaki buğulu cam problemi evdeki buğulu cam problemine benziyor, evde buğuyu elle temizleyebiliyoruz” yerine, “Arabadaki buğu problemi neden oluyor? Bunun için ne yapılabilir? Başkaları ne yapıyor?” diye düşünülebilir.)
4) SONUÇLARI DOĞURAN SEBEPLERİN “NE YAPILMADIĞI” İÇİN ORTAYA ÇIKMIŞ OLABİLECEĞİNİ DÜŞÜNEBİLİRİZ
Örneğin bir anda hasta olmamız, aldığımız bir mikropla açıklanabilirken bu mikropla başa çıkmak için ihtiyacımız olan bağışıklığın eksik olmasının sebebi çoğunlukla yaptıklarımızdan ziyade YAPMADIKLARIMIZLA açıklanabilir (Buğu ile başa çıkmak, daha önce kullanıcı el kitabını okumuş olsaydık çok daha kolay olabilirdi. Rol modellerimizi daha çok “araba kullanırken” gözlemleriz, el kitabı okurken değil.)
İlham Kaynakları Ve Okuma Önerileri

Profen Türkiye işbirliğiyle hazırlanmış Liderliğin Esasları Profesyonel Gelişim Programı, varlığını iş dünyasında sürdüren her profesyonelin yaşam kalitesine katkıda bulunacak şekilde kurgulandı.

4 Gün süren program katılımcıların öz farkındalığını destekleyen kavramlara odaklanarak başlayıp, organizasyonun en tepesine çıktığımızda ihtiyacımız olacak yetkinliklerle odaklanarak bitiyor.

Selim Geçit