Ebeveynlerimizden Miras Kalmış Tehlikeli HAYAT VE İLETİŞİM Şablonları

Ebeveynlerimizden Miras Kalmış İletişim Ve Yaşam Kurgusu Şablonlarını İş Yaşamında Kullanmaya Devam Etmenin Tehlikesi Ve Bu Konuda Yapabileceklerimiz Üzerine Bir Yazı.

Merhaba

Bu yazının birincil amacı, içinde bulunabileceğimiz karmaşık “sosyal alışveriş” problemlerini (kişisel çatışmalar, yanlış anlamalar, güvensizlik vb durumları) doğru analiz etmek ve optimum sonuç için ideal davranış modelini seçerken kullanılan TRANSAKSİYONEL ANALİZ kuramına yönelik motivasyon yaratmaktır.

Sadece en temel öğretilerini kullanarak bile iş yaşantımda, özel hayatımda (özellikle de kızımla olan ilişkimde) yüzleştiğim birçok zor durumda PÜRÜZSÜZ DÜŞÜNEBİLMEMİ sağlayan bu harika modelden umarım siz de faydalanırsınız.

Yazının ikincil amacı da Ken Blanchard’ın Durumsal Liderlik II , Eric Berne’nin Transaksiyonel Analiz ve Daniel Goleman’ın Duygusal Zeka modellerinin en iyi şekilde anlaşılabilmesi ve pratikte en etkili şekilde uygulanabilmesi için mutlaka birlikte ve eşit ağırlıkta odaklanılarak aktarılması gerektiğini işaret etmektir.

: )

Ana Hatlarıyla Fikir (TA)

Küçük bir çocuk, ona çoğunlukla düşman gibi görünen bir dünyada yaşayabilmek ve hayatta kalabilmek için gerekli olan becerileri, gözünün önündeki ilk başarılı örnek olan anne babasını taklit ederek öğrenmeye başlar.

HAYAT ŞABLONU

Çocuk 2-3 yaşına geldiğinde, ebeveynlerini kullanırken gözlediği, sonra kendisine de verilen söz konusu hayatta kalma araç ve gereçlerini kullanarak yürüteceği bir yaşam öyküsünü (yaşam kurgusu) inşa etmiştir bile.

(örn : “insanlar iyidir”, “insanlar güvenilmezdir, “hayat acımasız bir yarıştır”, ya da “hayat bir sınavdır” gibi)

Yaşam-kurgumuzu sürdürmenin bir parçası olarak, bazen çocukluğumuzda ebeveynlerimizle kurduğumuz ilişkilerin tekrarını bugün bir erişkin olarak ilişkilerimizde farkında olmadan yaşıyor olabiliriz.

ŞABLON İŞE YARAMADIĞINDA

Birey erken yaşlarda adapte olduğu bu şablon yaşam öyküsünü, ebeveynlerinin hayat görüşü ve iletişim modelleriyle sürdürürken, kendisini bir anda bambaşka araç ve gereçlerin gerektiği bir dünyada bulabilir (örn; yaşı ilerleyip içinde büyüdüğünden çok farklı bir sosyo kültürel çevrede yaşamaya ya da çalışmaya, okumaya başlayabilir, şehir ya da ülke değiştirebilir)

Dolayısıyla da küçükken teslim aldığı ve halen kullanmaya devam ettiği bu modeller iş görmemeye başlayabilir.

Ancak çoğumuz hayal kırıklığı yaratan sosyal işlemlerden karşımızdakileri sorumlu tutmaya eğilimliyizdir.(bkz. Self Serving Bias)

Self serving bias - selim geçit Self Serving Bias - Kendini Kayırma Eğilimi

Kendini kayırma eğilimi: Self Serving Bias Video

 

Self serving bias - selim geçitVideoyu izlemek için yukarıdaki görseli tıklayınız

 

Kendini kayırma eğilimi, kişinin bir yandan başarıyı kendisine mal ederken, diğer yandan başarısızlık için suçu dışsal etmenlere yüklemesidir. Başarılarımızı kendi yeteneklerimiz, çok çalışmamız ya da genel olarak iyi olmamız gibi içsel nedenlere yükleriz. Başarısızlıklarımız içinse kötü şans, baskıcı bir politik yapı, kötü hava şartları vb. dışsal nedenleri suçlarız.

Bu yanılgı, atfetme yanılgılarının en güçlü olanıdır ve kültürlerarası varlığı da araştırmalarla saptanmıştır (Fletcher ve Ward, 1988). Ancak, kendini kayırma eğilimi, bireyci eğilime sahip toplumlarda toplulukçu eğilime sahip toplumlarda olduğundan çok daha güçlüdür (Chandler ve ark. 1981; Kashima ve Triandis, 1986).

Günlük yaşamda birçok olayda bu yanılgıyı çoğumuz yaşarız. Aşağıdaki örneklerle bunu gözümüzün Önüne getirmeye çalışalım:

  • Kumarbazların başarılarını yeteneklerine, başarısızlıklarını şansa bağlaması; öğrencilerin sınavlardan iyi not almalarını yetenek ve çabalarına bağlarken, kötü not almalarını sınavın zorluğuna veya öğretmenin kıt not vermesine bağlaması;
  • İki kişinin oynadığı takımlarda eşlerden birinin kazanılan puanların kendi iyi oynadığı için alındığını, kaybedilen puanlarınsa diğer oyuncu kötü oynadığı için kaybedildiğine inanması;
  • Birinin bizi niye sevmediğini açıklarken, sorunun diğer kişide olduğunu söyler ve sorumluluğu üstümüze almazken, birinin bizi niye sevdiğini açıklarken de kendi iyi kişilik özelliklerimizi sebep olarak göstermemiz gibi.

İnsanlar neden böyle bir yanılgıya düşüyorlar?

Neden iyi olayları içsel nedenlerle açıklarken, kötü olayları dışsal nedenlere bağlıyoruz?

Bu soruya verilen cevaplardan biri güdüsel bir açıklamadır.

Bu açıklamaya göre, insanlar bu tür yanılgılara düşerek benlik kavramlarını ve özgüvenlerini korumaya güdülenmişlerdir.



Eric Bernie
1920-1970

Eric Berne’nin Transaksiyonel Analiz modeliyle; sosyal alışveriş (Transaksiyon) esnasında, örneğin e-mail yazarken kullandığımız tondan, konuşma esnasındaki vücut dilimize, ses tonumuzdan kullandığımız sözlere kadar tüm alışverişin analizini yapabiliyor ve dolayısıylada içinde bulunduğumuz sosyal alışveriş durumları için optimum stratejileri adapte edebiliyoruz.

Bu sayede de tarafların etkisi altında hareket ettiğimiz EGO-DURUMLARINI (örn : Ebeveyn gibi mi davranıyoruz? Yetişkin gibi mi yoksa çocuk gibi mi davranıyoruz?) daha net görebiliyor sonuç olarak da sosyal alışverişi (transaksiyon’u) daha etkili yönetebiliyoruz.

Yazının İkincil hedefine dair bölüm (TA ile ilgilenen okuyucular için dikkat dağıtıcı olabilir. Şimdiden özür dilerim)

Kanımca “Duygusal Zeka” kuramlarının aktarıldığı tüm platformlarda TA modeli de aktarılmalı çünkü iki model iç içe çok iyi oturuyor

Literatür (özellikle Daniel Goleman modeli) Duygusal Zeka olgusunu “Bireyin hem kendi hem de karşısındakilerin duygularının ve duygusal tetikleyicilerinin (öfke, üzüntü, kıskançlık vb) farkında olması ve bu sayede kendisini iyi yönetmesi ve kendisini karşısındakilerin yerine koyabilerek onları iyi anlayabilmesi” olarak tanımlıyor.

Aynı Zamanda Durumsal Liderlik modeli Transaksiyonel Analiz’dekine benzer fakat 4 kadranlı bir gruplama ile bireyin içinde bulunabileceği durumu farklı düzeylerdeki profesyonel yetkinlik ve işe bağlılık kombinasyonlarıyla oluşturduğu 4 farklı EGO DURUMUNDAN biri içerisinde olabileceğini ve yöneticilerin bu bireylerle çalışırken, bireyin içine olduğu kadranın gerektirdiği Destek ve Direktif verme ölçülerini kullanmaları gerektiğini işaret ediyor.

Durumsal Liderlik

Önce Durumsal Liderlik kavramını kavramak için çok etkili bir analojiye

"BAHÇEVAN TEORİSİNE" göz atalım

Olgun anne-babalar, ehil öğretmenler ve bilge yöneticiler, bah­çevanları örnek alır.

İyi bir bahcevan her çiçeğin ve bitkinin, gelişe­bilmek için farklı su sıcaktık, ışık ve bakıma ihtıyaç duyduğunu bi­lir. "Bugünün kontenjanı budur," diye bütün çiçeklere aynı miktarda suJ vermez. Onları birbiriyle kıyaslamaz. "Sen koca kaktüs, şu yanın: daki küçük menekşeye bak da boyundan, dikenlerinden utan!" de­mez. Bir bahçevan, bitkinin türüne göre önce toprağı hazırlar, son­ra eker, ardından sular, bitkinin gelişmesine sabır gösterir, ayrık otla­rını ayıklar, toprağı çapalar, gerektiği yerde destek verir, gerektiği za­man da budar. Olgun anne-babalar çocuklarının kişiliklerini ve biricikliklerini ka­bul eder ve ona uygun yaklaşım sergiler; çocuklarına imkanları ha­zırlar, ancak kendi kafalarındaki "ideal çocuğu" yaratmak için onları zorlamaz; kendi özlem ve beklentilerini doğrudan çocuklara yansıt­maz, öz-saygılarını yükselterek onların kendi olabilecekleri kadar ol­malarına imkan verirler.

BAHÇEVAN TEORİSİ için görseli tıklayınız


Hersey / Blanchard Durumsallık Modeli (Temel İlkeleri)

Başlangıçta ”Yaşam Devreleri Liderlik Teorisi" olarak bilinen bu teorinin adı daha sonraları "Durumsallık Teorisi" şeklinde değiştirilmiştir. . Yönetici eğitimi programlarında sıkça kullanılan bu modelin en önemli özelliği, görev ve ilişki davranışı olarak ele alınan liderlik tarzlarının, astların "olgunluk" ya da ”hazır olma” derecesine bağlı olarak incelenmesidir. Hersey ve Blanchard, zaman baskısı ve yapılan işin zorluk derecesi gibi değişkenler üzerinde durmakla birlikte, liderlik davranışını etkileyen durumsal değişken olarak astların olgunluk derecelerini ele almışlardır (Hersey Blanchard, 1988, 5.118). Olgunluk derecesi olarak adlandırılan değişken, kişilerin yetkinlik ve isteklerinin bileşimidir. Yetkinliği, kişinin sahip olduğu teknik bilgi, tecrübe ve becerinin toplamı olarak, iş açısından olgunluk şeklinde ifade ederlerken; isteği, kişinin bir işi başarmak için sahip olduğu güven, bağlılık ve motivasyonun bütünü olarak psikolojik olgunluk şeklinde ifade etmişlerdir.

Duygusal Zeka

Lideri Lider Yapan Nedir? (Daniel Goleman)

İş DÜNYASINDA HERKESİN son derece zeki, son derece becerikli bir yöneticinin getirildiği liderlik konumunda başarısızlığa uğramasına dair duyduğu bir hikâye mutlaka vardır. Olağanüstü olmamakla birlikte sağlam zihinsel yetilere ve teknik becerilere sahip bir kişinin benzer bir konuma atandıktan sonra hızlı bir yükseliş göstermesi de bilinen bir hikâyedir. Böylesi anekdotlar lider olmak için "doğru harca" sahip kişileri belirlemenin bilimden çok sanat olduğu yolundaki yaygın inancı destekler niteliktedir. Ne de olsa, üstün liderlerin kişisel tarzları değişkenlik gösterir. Bazıları sakin ve analitik olur, bazıları ise dağların zirvesinden manifestolarını haykırır. Ve aynı ölçüde önemli bir nokta da farklı durumların farklı liderlik türlerini gerektirmesidir. Şirket birleşmelerinde dümene geçecek duyarlı bir müzakereciye, şirket kurtarmalarında ise daha zorlayıcı bir otoriteye gerek duyulur. Bununla birlikte etkin liderlerde kilit önem taşıyan bir benzerliği saptamış bulunuyorum. Liderlerin hepsi duygusal zekâ denen şeye bir ölçüde sahiptir. Bundan, IQ düzeyinin ve teknik becerilerin konu dışı olduğu sonucu çıkmaz. Bunlar önemlidir, ama esas olarak "eşik yetileri"; yani yöneticilik mevkileri için giriş düzeyindeki gereklerdir bunlar. Oysa son dönemdeki bazı incelemelerin yanı sıra benim araştırmalarım da duygusal zekânın liderliğin olmazsa olmaz şartı olduğunu açıkça gösteriyor. Bir kişi dünyadaki en iyi eğitime, keskin ve analitik bir zihne sahip ve harika fikirler üreten tükenmez bir kaynakla donanmış olsa bile, duygusal zekâdan yoksunsa büyük bir lider olamaz. Lideri Lider Yapan Nedir? (Daniel Goleman)

Makaleyi indirmek için görsele tıklayınız


Duygusal Zeka Ve Örgütsel Vatandaşlık (Ahmet Cevat Acar)

Günümüzde, topluma uyum sağlamış başarılı bir kişi olabilmenin koşulu kişinin hem entelektüel (zihinsel) zekaya (IQ) hem de duygusal zekaya DZ'ye sahip olmasına bağlıdır. Kişiliğin çeşitli yönlerini başarılı bir şekilde bütünleştirme yeteneği olarak tanımlanan DZ, benlik bütünlüğü olarak da adlandırmaktadır. DZ; hem duyguyu hem de zekayı içeren, bilişsel beceriler ve hisleri bir araya getiren bir kavramdır. Duyguların farkında olunması, ifade edilmesi ve başkalarının duygularının farkında olunması olarak üç duygusal yetkinlik alanı ile ifade edilen DZ; kişilerin iş yaşamındaki ve bireysel yaşamlarındaki başarıyı açıklamaktadır.

Duygusal Zeka Ve Örgütsel Vatandaşlık (Ahmet Cevat Acar)

Makale için görseli tıklayınız

SAPTAMA

Yaşantımızın uzun ve en verimli dönemini iş hayatında geçiririz.

Dikkat edecek olursanız iş yaşantımızda yüzleştiğimiz, uykularımızı kaçıran, iştahımızı kesen, stres kaynağı olan zorlukların büyük bir çoğunluğu insan ilişkileriyle ilgilidir.

İş hayatında yüksek yaşam kalitesi, yüksek performans, dingin bir zihin ve olabildiğince az çatışma tecrübe etmek için sosyal becerilerimizin güçlü olması önemlidir. Bu başarı için de en kritik faktörü “İLETİŞİM BECERİSİ” olarak işaret etmemiz yanlış olmayacaktır.

PROBLEM

İLETİŞİMİ NE ZAMAN, KİMDEN ÖĞRENİRİZ, NASIL GELİŞTİRİRİZ?

Hayatta kalmak için insanlarla ilişki kurmaya ihtiyacımız olduğundan, İLETİŞİM kurmayı daha bebekken anne babamızı gözleyerek (ebeveynlerimizi) taklit ederek öğrenmeye ve uygulamaya başlarız.

Yaşantımızı uzun süreler belli koşullar altında sürdürürsek o koşullar altındayken varlığımızı devam ettirmek için işimize yaramış, kullanmada ustalaştığımız araçları, içinde bulunduğumuz koşullar değiştiğinde de kullanmaya devam etmek isteriz. (statüko eğilimi)

ÖRN: Uzun yıllar askerlik mesleğini yürütmüş emekli Albay’ın apartman yöneticiliği yaparken, site sakinleriyle, eski günlerde emrindeki askerlerle konuştuğu gibi konuşmayı sürdürmeye eğilimli olabilir. (Bu durum komşuluk ilişkilerini çok olumlu etkilemez.)

ÖRN: Uzun yıllar insiyatif kullanmasına izin verilmemiş, fikri sorulmamış, öğrenci sevilen, taktir edilen örnek öğrenci olmak için uyumlu, sessiz, itaatkar olmanın işe yaradığını fark ettiyse mezun olup işe girdiğinde insiyatif almakta güçlük çekebilir.

TA kuramı, Ebeveynlerimizden Miras aldığımız hayat şablonu ile oluşturduğumuz Yaşam-kurgumuzu sürdürmenin bir parçası olarak, çocukken ebeveynlerimizle kurduğumuz ilişkilerin tekrarını bugün bir erişkin olarak, doğru seçenek olmasa da ilişkilerimizde yaşıyor olabileceğimizi işaret ediyor.

ÖRN: İş yaşantımızda, kişisel ilişikilerimizde yürüttüğümüz sosyal işlemleri kurgularken karşımızdakilere, çocukken bir EBEVEYN‘imizin bizimle kurduğuna benzer bir biçimde “tepeden bakarak” iletişim kuruyor olabiliriz (“Sen boşver fikir yürütmeyi beni dinle sen bilmezsin”)

ÖRN: Anne ya da babamızın çocukluğumuzda bizi bir yetişkin misali karşılarına alıp can kulağıyla dinledikleri gibi biz de karşımızdakini aynı dikkatle dinleyerek, fikirlerine değer verdiğimizi gösteriyor kendimizle eşit gördüğümüzü açıkça hissettiriyor olabiliriz (YETİŞKİN)

Ya da yöneticimizle konuşurken, çocukluğumuzda annemizin bizi azarladığında hissettiğimiz gibi hissedip, aynı o zaman kendimizi iyi hissetmek adına yaptığımız gibi tamamen geri çekilip “sen istediğini söyle ben haklıyım” dercesine kulak tıkayabilir, küskün bir tavır takınabiliriz (ÇOCUK)

SONUÇ

Yüksek performans ve iyi yaşam kalitesi için etkili iletişim becerisinin, etkili iletişim becerisi için de kendi ego durumumuzu farketmenin önemi ortada. Bir o kadar önemli başka bir unsur da sosyal alışveriş içerisinde olduğumuz (karşımızdaki) birey(ler)in ego durumlarının farkında olmamızdır.

Kendilerinin ve karşılarındakilerin ego durumlarının farkında ve hangi durumda nasıl davranması gerektiği bilgisine hakim olan profesyoneller daha hızlı kariyer yapabildikleri gibi insan ilişkileri konusunda çevrelerindeki ortalama yöneticilere kıyasla çok daha ilham verici bir etki yaratacaklardır.

ÇÖZÜM ÖNERİSİ

Transaksiyonel Analiz kuramını derinlemesine kavramak için

  1. Aşağıdaki görseli tıklayarak ilgili makaleyi indiriniz, okuyunuz
  2. Yine aşağıda önerdiğim kitapları alınız
  3. Alternatif olarak Pearson professional çatısı altında yaptığımız Agile Leadership Oturumlarına katılınız. (Bir sonraki oturum Eylül 2019 sonunda olacak)
Makaleyi indirmek için görsele tıklayınız

Kitap Önerileri

Ben Ok’im Sen Ok Sin

Günümüzde TA

İnsanların Oynadığı Oyunlar

DİP NOT: Eric Berne’nin Transaksiyonel Analiz modeli ilginç tepkiler almış. Kimi Ferud’un karmaşık topografik modelinin sulandırılmış bir versiyonu olduğunu iddia etmiş, kimi de çok daha karmaşık birçok psikolojik kuramın harikulade anlaşılır ve ayakları yere basan bir sentezi olduğunu söylemiş, ben söz konusu ikinci guruba girdiğimi ve bu modeli çok etkili bulduğumu söyleyebilirim.

Pearson Türkiye işbirliğiyle hazırlanmış Liderliğin Esasları Profesyonel Gelişim Programı, varlığını iş dünyasında sürdüren her profesyonelin yaşam kalitesine katkıda bulunacak şekilde kurgulandı.

İkişer günlük 3 modülden oluşan oturumlar bireyin öz farkındalığını destekleyen kavramlara odaklanarak başlayıp, organizasyonun en tepesinde ihtiyacımız olacak yetkinliklerle odaklanarak bitiyor.

0530 2901244
Selim Geçit

Leave Comment