Fedakar Annelerin Çocukları Neden Girişimci Olmaz ? (Ve Bu Konuda Ne Yapabiliriz ?)

Genel olarak kadınların, içinde yaşadıkları toplumlarda saygınlık ve statü kazanmaları, yüksek itibar görmeleri için üstlenebilecekleri rollerle ilgili seçenekleri, aynı toplumdaki erkeklerin seçeneklerinden daha azdır.
‘ANA’ olmak Türkiye kültüründe kadınlara layık görülen en saygın, en kutsal mertebedir. ‘Anneliğin’ de toplum içinde (akrabalar ve aile yakınları arasında, mahallede v.b.) en çok takdir gören formu ‘Fedakar Annelik’tir.
“Korumacı” yani fedakar anneler, evlatları yetişkin olana kadar sorunları onlar için çözer, onları problemlerle karşı karşıya getirmezler! Böylece evlatları ileride girişimci olmak için gerekli ‘problem çözme’ becerisinden yoksun kalır.
YAZININ ÖZETİ İÇİN TIKLAYINIZ
Annem çocukluğumda kötü şeylerden beni korumak için elinden gelen her şeyi yapardı.
Başıma bir şey gelse kendimi iyi hissetmem için hep yanımda olurdu. Mahallede kavga çıktığında elinde sopayla çocukları kovaladığı bile oldu! Abartmıyorum, gerçekten oldu bu!
Derslerim kötü gittiğinde öğretmenlerimle konuşup özel dersler almamı sağladı. Bir sıkıntıyla kendisine gidip sızlandığımda, “Hallolur, sen hiç böyle şeyleri kafana takma” diyerek rahatlattı beni. Ancak böyle durumlarda problemin ‘nasıl hallolacağı’ konusunda detay vermezdi. Uzun süre gelecekte benim için çok önemli olacak “problem NASIL halledilir?” kısmını yaşamadan problemlerimin ortadan kalkışını tecrübe ettim.
Büyük ihtimalle bu yüzden çok uzun yıllar boyunca -ki buna ilk Genel Müdür olduğum dönem de dahil- rehberliğe ve üstlerimin bana ‘takma kafana’ demesine ihtiyaç duydum.
Öncelikle dikkat çekmek istediğim şey kültürümüzdeki korumacı EBEVEYN tutumunun girişimcilik becerilerini nasıl etkileyebileceği… Hemen ardından da bu kısıtlı çerçeveyle ülkemizdeki örgün eğitimin girişimciliği nasıl etkiliyor olabileceğiyle ilgili bir görüş paylaşıyorum.
Dikkatinizi bu iki alana biraz mizahi biraz bilimsel biraz da metaforik bir çerçeve ile çekmeye çalıştım.
ÖNCE GİRİŞİMCİLİĞE BİR METAFOR ÇERÇEVESİNDEN BAKALIM
‘Girişim’ meyve veren bir ağaç, ‘Girişimci’ de bu meyvenin tohumu olsun. Tohumun yeşermesi onu besleyecek toprağın kalitesi ile yakından ilgilidir.
‘Toprak kalitesini’ de o ülkenin sosyal, ekonomik, kültürel, hukuki, ahlaki şartlarına benzetebiliriz.
Öyle anlaşılıyor ki Türkiye, GİRİŞİMCİLİĞİN ekonomik kalkınma için ne kadar önemli olduğunu zamanında fark edip gerekli hamleleri yapmış ve
“Girişimciliğe en elverişli şartlara sahip ülkeler” listesinde 132 ülke içerisinde 28. sıraya oturmuş. (Bu ‘elverişlilik endeksi’, ülkenin 11 ayrı alandaki performansına bakılarak elde ediliyor, detaylar için aşağıdaki linkten ilgili endekse/rapora ulaşabilirsiniz.)
Global Girişimcilik Endeksini Görmek İçin Klikleyiniz
TÜRKİYE GİRİŞİMCİLİK İÇİN İHTİYACI OLAN VERİMLİ TOPRAĞA SAHİP GÖZÜKÜYOR. PEKİ YA TOHUM KALİTESİ?
Buraya kadar GİRİŞİMCİLİK meyvesini yetiştirmek için ulus olarak ihtiyacımız olan verimli toprağa sahip olduğumuzu gördük.
Şimdi sıra ‘Kaliteli Tohum’ yetiştirmekte,
Yani girişimcilerin kişilik özelliklerine ve yetkinliklerine sahip bireylerin yetişmesinde!
Bu ‘yetişme’ sürecinin en kritik iki aşamasına bakalım;
1 ) Çocukluk evresi – Aile ve sosyal çevre etkisi (Kişilik özellikleri için)
2 ) Örgün eğitim ve üniversite evresi (Yetkinlikler için)
1) Girişimcimizin (Muhtemel) Çocukluk Evresi.
Genelleme yapacak olursak ‘ANA’ olmak Türkiye kültüründe de bir kadına layık görülen en saygın en kutsal mertebedir.
Anne olmanın toplum içinde (mahallede, akrabalar arasında v.s.) en çok takdir gören formu ise ‘Fedakar anne’ olmaktır.
Fedakar analar, çocuklarını (özellikle de erkek evlatlarını) ağlatmazlar, 8-9 yaşına kadar yedirirler, arkalarından koşarlar, istedikleri yemekleri pişirirler, yere düşerse hemen kaldırır, canını acıtan nesneyi ‘na sana, na sana!’ yaparak döver, çocuklarının ‘düşmanlarını’ onlar için alt ederler.
Fedakar ebeveynler doğal olarak evlatlarının ilk, orta ve yüksek eğitimlerinin masraflarını da karşılıksız öderler, bu evlatlarına olan sorumluluklarıdır.
Çocuklarının mutluluğunu isteyen anne -babalar yine doğal olarak çocuğunun iyi bir şirkete girip, iyi bir maaşla, iyi bir kariyer yapmasını hayal eder. Bunu hem kendi çocuklarına hem de çocuk yetiştiren yakınlarına deliller sunarak tavsiye ederler. (Bak amcanın oğlu Semih ne güzel yaptı, mis gibi Arçelik’te çalışıyor, hem maaşı iyi, hem sağlık sigortası da var, yakında evlenir)
42 yaşımda ‘gül gibi’ işimi bırakıp öğretmenliğe başladığımda annem çok şaşırmıştı. Girişimciliğin tanımına ve girişimcilerin kişilik özelliklerine bakınca çocukluk evresinin önemi biraz daha belirginleşebilir : )
Girişimciliğin (Literatürdeki) Tanımı İçin Klikleyin J.Babtiste Say’e göre girişimci kavramı, bütün üretim faktörlerini biraraya getirerek kıymetli olduğu sanılan bir malı üreten ve elde edeceği kâr için riski göze alan kişidir. Say’in girişimci tanımı, risk üstlenme ile yöneticilik kabiliyetinin her ikisine birden sahip olma esasına dayanmaktadır (Binks-Vale, l990: ll9) Hisrich ve Peters (2001:9) girişimciyi; emek, hammadde ve diğer varlıkları daha büyük değer/imkânyaratacak şekilde bir araya getiren kişi olarak tanımlamaktadırlar. Girişimciyi, aynı zamanda, değişiklik, yenilik ve yeni bir düzenin yaratıcısı olarak görmektedirler. Casson ve Foss-Klein ise, girişimciliği; risk alma, fırsat kovalama, hayata geçirme ve yenilik yapma süreçlerinin tamamı olarak tanımlamaktadırlar Girişimciyi; emek, hammadde ve diğer varlıkları daha büyük değer/imkân yaratacak şekilde bir araya getiren kişi olarak tanımlamaktadırlar. Girişimciyi, aynı zamanda, değişiklik, yenilik ve yeni bir düzenin yaratıcısı olarak görmektedirler. Casson ve Foss-Klein ise, girişimciliği; risk alma, fırsat kovalama, hayata geçirme ve yenilik yapma süreçlerinin tamamı olarak tanımlamaktadırlar
“Bir çocuğun ileri yaşlarda girişimci olması için gerekli yetkinlikleri kazanması, içinde büyüdüğü kültürle yakından ilgilidir.”
Mehmet Akif Ersoy Üniversitesi Hocaları bu konuda bir “literatür incelemesi” yapmışlar. Bulguları ilginç (araştırma için link)
GİRİŞİMCİLERDE BULUNMASI GEREKEN ÖZELLİKLER (Araştırmadan alıntı)
“Girişimcilik sosyal ve kültürel bir olgu. Bu nedenle farklı sosyo-kültürel özelliklere sahip toplumlarda farklı girişimcilik nitelikleri önem kazanır. Girişimciler her şeyden önce insan olarak yaşadıkları sosyo-ekonomik ortamın ürünüdür. Pek çok çalışmada girişimcinin özelliklerinden bahsedilmesine rağmen, literatürde genel kabul gören bir özellikler listesi görmek ve oluşturmak zordur. Araştırmacılar girişimcilerin aşağıdaki özellikleri olduğu işaret ediyor.”
Girişimcilerin özellikleri
- Yenilikçi
- Risk alan
- Değişim odaklı
- Fırsatlara odaklanmış
- Yaratıcı
- Gelişmiş iletişim becerisi
- Proaktiflik
- Yüksek başarı güdüsü
- Duygusal zekâ
- Kararlarında ısrarcı olma
Peki çocukların sorunlarını onlar için çözmek, bu yetkinliklerin gelişmesini nasıl etkiler? Girişimciliğe nasıl zarar verebilir?
Yukarıdaki listedeki en az 5 ‘girişimci ruh’ özelliğinin çocukluğumuzda şekillendiğini düşünüyorum.
Koçluk kültürünün kurucularından John Whitmore , çocuklarımızın ne yapmaları ve nasıl yapmaları gerektiğini onlara yıllarca söyleyerek PROBLEM ÇÖZME becerisinin temeli olan “SEÇİM yapıp SONUÇLARI tecrübe etmek” sürecini (çocuklara) yaşatmadığımızı söylüyor. Dolayısı ile çocuklar problem çözme becerisinden yoksun büyüyor. (Whitmore Video-eng)
“Terlisin su içme”
“Sırtına bir şey al, hava soğuk”
“Vaktiyle yat, yarın derslerini anlamayacaksın”
Üniversiteyi başka bir şehirde okumak demek anne yemeklerinden, hastalanınca yatağa gelen çorbadan, eve geldiğinde odanın toplanmış olmasına kadar birçok avantajdan uzak olmak anlamına geliyor ama mutlaka gençlerin kişiliklerini sağlamlaştırıyor diye düşünüyorum.
Geç de olsa kendi kendine kalan genç kişiliğini buluyor ve sağlamlaştırıyor ama… aması var işte! (Bir sonraki bölüme geçiniz.)
2) Girişimcinin (Muhtemel) Üniversite Evresi
Üniversite Seçimi
Birleşik Krallıkta üniversite okuyan öğrenciler neredeyse 40.000 sterlin tutan eğitim masraflarını, gelirleri belli bir düzeye geldikten sonra taksitle geri ödemek üzere devletten kredi olarak alırlar.
Yıllarca her ay 50 ile 60 sterlin arasında maaşlarından kesilecek bu rakam onları seçimlerini çok dikkatli yapmaya iter.
Birleşik Krallıkta neredeyse hiçbir üniversitede “Diploma için okuyorum, okul bitince başka iş yapacağım” düşüncesinde öğrenci görülmez.
Üniversitede okurken (Bilkent) ailem okul masraflarımı ödemekte zorlandığında bu durumu ‘bana olan sorumlulukları’ olarak görürdüm.
Türkiye’de üniversite diploması sosyal saygınlık için gerekli görülüyor, öğrencilerin % 20’den azı “İleride kuracağım iş için ihtiyacım olacak yetkinlikleri öğrenebileceğim bir bölümde okuyacağım” diyerek yola çıkıyor (bkz. anket).
Üniversitede okurken, kendi harcını kendi yatıran tanıdığım birkaç öğrenci vardı, zihinsel tutumları bambaşkaydı. “Parasını veriyorum öğrenmem lazım” diye tanımlayabilirim düşünüş şekillerini.
Bir ülkede üniversite okuyan tüm öğrencilerin bu şekilde düşünmesi sonucunda elde edilebilecek enerjiyi hayal edebiliyor musunuz?
SON OLARAK
Peki Bu konuda Ne(ler) yapılabilir?
- 1) Öncelikle aşırı koruyucu annelerin tutumunun çocukların kişilik gelişimini nasıl etkilediği üzerinde durmamız gerekiyor galiba, bu konuda farkındalık kazanıp farklılaşmak gerekli. Çocukların bütün problemlerini onlar için çözmenin ileride potansiyeli olan mutluluk ve başarıya ulaşamamasına sebep olabileceği anlatılmalı.
- 2) Yukarıdaki önerinin yanında John Whitmore’un önerisindeki “Bırakın çocuklar seçim yapsın, seçimlerinin sonuçlarını tecrübe etsin” tavsiyesini hatırlamalıyız.
- 3) Öğrencilere, üniversiteye girmeden önce ‘En iyi becerilerini en tutkulu oldukları alanda sürdürebilecekleri yaşam kurgusu’nu bulmaları için rehberlik edilmeli.
- 4) Üniversite öğrencileri öğrenim harçlarından kişisel olarak sorumlu olacakları, insaflı devlet kredisi sistemi kurgulanmalı. Böylece, “Ben başka bir alanda çalışacağım ama diploma için okuyorum” algısı minimize edilmiş olur.
- 5) Lise ve üniversite müfredatlarına GİRİŞİMCİLİK konusunda dersler eklenmeli, sık sık başarılı genç girişimciler konuşmacı olarak okullara çağırılmalı.
Anket Sonuçları İçin Klikleyiniz
Anketi cevapladığınızda (lütfen cevaplayın) sonuçları grafik olarak görebileceksiniz
Selçuk Şirin’in “Yol Ayrımındaki Türkiye” TEDx konuşması Videosunu Mutlaka İzleyiniz İzletiniz…
Selçuk Şirin Kimdir ? Yol Ayrımındaki Türkiye (Kitabında) Neyi Anlatıyor ?
“Bir gün uyandığınızda bir de bakacaksınız ki, kişi başı milli gelirimiz 20 bin dolar oluvermiş. O günü bu dünyadaki yaşamınız sırasında mı, yoksa öbür tarafa göçtükten sonraki bir uyanışınızda mı görürsünüz bilinmiyor. Bilinen şu: konu edilen hayalin ne zaman gerçekleşeceğini, bugün alınacak kararlar ve yapılacak tercihler belirleyecek.
YOL AYIRIMINDAKİ TÜRKİYE
Neden mi? Çünkü eski usul tarımla, turizmle, inşaatla varacağımız yerin sonuna gelindi. Buradan öteye gitmek için her alanda katma değeri yüksek ekonomiye geçmemiz şart. Bunun yolu da belli; temel özgürlüklerde, hukuk sisteminde ve eğitimde reform!”
Dünyada yüksek katma değer yaratan inovasyon temelli ekonomilere baktığımızda gördüğümüz üç ortak özellik şunlar: Bilgiye ulaşmanın önünde ekonomik ve siyasi engeller olmaması, adil rekabetin yasal güvence altında olması ve dayanışmaya dayalı bir ekosistemin varlığı.
Kaynaklar ve okuma önerileri için klikleyiniz
- EBEVEYN KONTROL DAVRANIŞLARININ ERGENLERİN ÖZ DÜZENLEME BECERİLERİ VE DUYGUSAL SORUNLARI ÜZERİNDEKİ ETKİSİ – Araştırma (Canan ÇELİK ÖZDEN)
-
WOMEN IN ISLAMIC SOCIETIES: A SELECTED REVIEW OF SOCIAL SCIENTIFIC LITERATURE – A Report Prepared by the Federal Research Division- Priscilla Offenhauer
-
GİRİŞİMCİLİK : (1) AVRUPA BİRLİĞİ MESLEKİ EĞİTİM PROGRAMLARINDA GİRİŞİMCİLİK EĞİTİMLERİNİN EKONOMİK KALKINMADAKİ ÖNEMİ Seda BAYRAKDAR – Makale (Cumhuriyet Üniversitesi)
- The Female Entrepreneurship Index (FEI) An analysis of the conditions that foster high-potential female entrepreneurship – Report
- Will coaching rise to the challenge? – John Whitmore article
- Performans İçin koçluk – Kitap Bölümü John Whitmore
- Hofstede Kültürel Boyutları ile Başarı arasındaki ilişkinin incelenmesine yönelik bir araştırma
Business review workshoplarında ya da alternatif olarak Yönetim MasterClass oturumlarında görüşmek üzere.
Görselleri yaparken kullandığım vektörleri http://www.freepik.com/ dan indiriyorum.
Comments
-
-
Evren Öcal
Merhaba Selim bey, Yazınız çok hoşuma gitti hatta ben de evin tek ve geç doğan çocuğu olarak fanus içinde büyürken annemlerin 18 yaş sonrası koruyuculuklarını azaltma girişimi sonucu yaşadığım bir olayı paylaşmak isterim. Annemler beni 19 yaşındayken İngiltere'ye tek başıma dil kursuna zorla gönderdiklerinde problemlerle karşılaşınca annemlere çok kızmıştım. Dil okulu kaldığım yere çok uzaktı ve nasıl gideceğimi soracağım kimse yoktu. Cep telefonumu prizler Türkiyedekinden farklı olduğundan şarj edemiyordum, banyo ortaktı vs vs bir yığın sorun vardı ve paniklemiştim annemleri cep şarjım bitene kadar hergün arayıp salya sümük ağlayıp yakındım. Sonra tabi zamanla arkadaş edinip sora sora çözmeye başladım sorunlarımı, artık tüm Londranın ulaşım sistemine hakımdim, aylık ulaşım kartım bile vardı. Uygun ücretli telefon kartı da almıştım hergün hem annemleri hatta arkadaşlarımı arayabiliyordum. Sorunlar çözdükçe daha da özgürleştim, keyif almaya başladım. 1 aylık kursu 1 ay daha uzattım. Ortak alanlar da aslında eğlenceliydi. Bu dil kursunda İngilizceden çok sorunlarla tek başıma başetmeyi, sorunları tolere etmeyi öğrenmiştim ve döndüğümde çok farklı bir Evrendim. Çok koruyucu ailede yetişenler de bunu kader saymamalı, bunu farkettiğinde kendini aileden uzak başka eve, şehire ya da ülkeye atarak bunu öğrenebilir diye düşünüyorum. Bunun örneklerini de pek çok arkadaşımda gördüm, biraz da insanın içinde olmalı kabuğunu kıracak cesareti toplamalı. sevgiler Evren
-
Selen Yılmaz
Kesinlikle katılıyorum. Özellikle annelerimizin 'erkek' çocuklar üzerinde-doğumdan üniversite yıllarına kadar- uyguladıkları koruma iç güdüleri, her şeylerini ayaklarına kadar servis etmeleri, hiç bir sorumluluk vermeyip hep fedakarlık yapmaları ileride gerçekten erkeğin düşünme tarzından, hayattaki başarılarına kadar büyük bir rol oynamakta. Erkek sorumluluk almaktan çekinir hale gelip, zamanla her yaptığı işlerde bir yardım-destek beklemek durumunda oluyor. Sadece annelerin de değil; ebeveynlerin de zamanında yaptığı fedakarlıkların dozu ayarlanamadığından bu bir çok kişinin girişimci birey olmalarına büyük ölçüde engel olmakta. Paylaşımlarınız için teşekkürler hocam (:
Melih Beşer
Sadece Anne mi? Babanın rolünü hesaba katabilir miyiz? Dedenin torun için saçtığı parasına ne dersiniz? Kendisinin geri ödeyeceği burs yada eğitim parası bizim milletimizde ters etki yaratır diye düşünüyorum. Aksine motivasyonu düşürür. Ayrıca şunuda hatırlamalıyız 18 ysşına henüz ulaşmış yada henüz geçmiş çocukların attığı oylar ile ortaya koymuş olduğu tercihlerini yaşamıyormuyuz? Kendi tercihlerine bırakılınca böyle oluyor. Bize yaramıyor. Ama sizi büyük bir hayranlıkla takip ediyorum. Lütfen fikirlerimi anlayışla karşılayın. Saygılarımla.