IKEA Etkisi ve Eğitim Sistemi – Öğrenciler Neden Çaba Harcamıyor

IKEA Etkisi ve Eğitim Sistemi: Öğrenciler Neden Çaba Göstermiyor?

FİKRİN ÖZETİ

Teknolojik ilerlemenin ivmesi, bireyleri güncel ve yetkin olmaya zorluyor. Ancak üniversite eğitimi, özellikle Türkiye’de, bu hızlı değişime ayak uyduramıyor galiba. Ders katılımı düşük, ve öğrenciler genellikle aile beklentileri doğrultusunda, kendi ilgi alanlarına, yeteneklerine ve hayallerine hizmet etmeyen disiplinlerde eğitim görüyorlar. Türkiye’de üniversite öğrencileri, çoğunlukla aileleri tarafından karşılanan eğitim giderlerini bir hak, hatta bir beklenti olarak görüyorlar. Psikolojik etmenler ve ‘IKEA Etkisi’ (bir şeyi elde etmek için emek harcadığımızda o şeye daha fazla değer verme eğilimi) de bu dinamiği etkiliyor: Emek (Yatırım) hissi düşük olduğunda, değer algısı da düşüyor. Çözüm olarak, eğitim yatırımının bir ‘bedeli’ olduğu ve bu bedelin gelecekte ödenmesi gerektiği mesajını öğrencilere vermemiz gerektiğini işaret ediyorum.

DURUM

Dijital çağda, teknolojik ilerlemenin hızı nefes kesici. Yapay zeka, büyük veri ve otomasyon gibi devrimsel kavramlar, sadece birkaç yıl içinde hayatımızın ayrılmaz bir parçası haline geldi. Bu hızlı adaptasyon, önümüzdeki on yıl içinde, geçmiş 100 yılda yaşadığımız değişimin eşdeğerini yaşayabileceğimizi işaret ediyor. Bu durum aynı zamanda modern dünyada bilgi işçiliğinin ve kritik düşünmenin ne kadar kritik bir rol oynayacağına dair de önemli bir gösterge. Ancak, üniversite eğitimi, bu hızlı değişime ne kadar ayak uydurabiliyor emin değilim. Özellikle ders katılımının düşüklüğünün, bu kritik öğrenme döneminin verimli geçirilip geçirilmediği konusunda ciddi bir göstergesi olduğunu düşünüyorum.

PROBLEM

Türkiye’de üniversite öğrencileri, çoğunlukla aileleri tarafından karşılanan eğitim giderlerini bir hak, hatta bir beklenti olarak görüyorlar. Bu ‘hak’ anlayışı, onları ‘Üniversite mezunu olacağım’ düşüncesiyle, Herbert Simon’un ‘Doyumcul Problem Çözme’ (Satisficing) yaklaşımına yönlendiriyor. Yani, en iyi sonucu aramak yerine, ‘yeterli ve tatminkar’ olan bir sonuç için minimum efor harcayarak hareket ediyorlar. Bu mantık, onları sınıfta kalmamak için yeterli notu alacak kadar çalışmaya ve dört yıllık eğitimi bir an önce tamamlamaya yönlendiriyor.

Bilgiye ulaşmanın kolaylaştığı bir çağda, onun değerini anlama zorluğu yaşıyor olabilir miyiz?

Bu kısa vadeli ve minimum eforlu yaklaşım, ‘Homo Economicus’ modeliyle de uyumlu. Burada Homo Economicus, minimum eforla maksimum fayda peşinde koşan doğamızı temsil ediyor. Ancak, bu kısa vadeli fayda, uzun vadeli kişisel ve profesyonel gelişimleri göz ardı etmelerine yol açıyor. Eğitim süreci içinde kültürel normlar ve geleneksel aile beklentileri de bu dinamikleri destekliyor. Sonuç olarak, öğrencilerin sınıfta kalmamak için gösterdiği minimum çaba, onların geniş kapsamlı gelişimlerini engelleyebiliyor, potansiyellerine ulaşmalarını yavaşlatıyor.

ÇÖZÜM ÖNERİSİ:

Teknolojik ivme ve kültürel dinamiklerin oluşturduğu bu çok katmanlı problemi çözmek için velilere büyük bir rol düşüyor.

Çoğu aile zaten çocuklarının eğitimi için büyük fedakarlıklar yapıyor. Peki, bu fedakarlığın yanı sıra, çocuklarınıza bu eğitimin bir ‘maliyeti’ olduğunu ve bu maliyetin gelecekte ödenmesi gerektiğini de vurgulamak, neden olmasın?

Bir zamanlar bilgi ağacının meyvesine dokunmak yasakların en büyüğüydü; şimdi ise dilediğimizce ulaşabiliyoruz, fakat onun derinliklerindeki tatları, kıymetini artık hissedemiyoruz.

Bu yaklaşım, sadece finansal bir sorumluluk oluşturmakla kalmayacak, aynı zamanda duygusal ve zihinsel bir yatırımın kapılarını da aralayacaktır. Örneğin, kendi kızımla yaptığım benzer bir anlaşma, ona sadece üniversite eğitiminin bir bedeli olduğunu göstermedi; aynı zamanda hayatın ve yapacağı seçimlerin ciddiyetini de kavramasını hızlandırdı.

Bu anlayış, kızımın eğitimine ve geleceğine dair bakış açısını değiştirdi. Artık sadece sınıfta kalmamak için minimum çaba harcamak yerine, kendi geleceği için kendi kaynaklarından fedakarlık ederek yaptığı yatırımın farkına vardı. Ve bu, onun her adımını daha dikkatli atmasını kolaylaştırdı.

Sonuç olarak, eğer veliler, çocuklarının eğitimine yatırım yapacaklarsa, bu yatırımın sadece finansal değil, aynı zamanda duygusal ve zihinsel bir boyutu olduğunu anlatmalılar. Bu, öğrencilerin ‘Doyumcul Problem Çözme’ yaklaşımından uzaklaşmalarını ve ‘Homo Economicus’ olmaktan çıkıp, eğitimlerini ve geleceklerini daha bütüncül bir şekilde değerlendirmelerini sağlayabilir.

BKZ

İKEA Etkisi

Homo Economicus

Yetminkar (Doyumcul ) Problem Çözümü

Liderliğin Esasları Profesyonel Gelişim Programı, varlığını iş dünyasında sürdüren her profesyonelin yaşam kalitesine katkıda bulunacak şekilde kurgulandı.

 

Leave Comment