NEHİR GEÇERKEN AT DEĞİŞTİRMEK İÇİN 4 NEDEN

NEHİR GEÇERKEN AT DEĞİŞTİRMEK NEDEN ZOR? NEDEN ŞART

Merhaba

Bu yazıda 17 Nisan 2020 tarihinde gerçekleştirdiğimiz NEHİR GEÇERKEN AT DEĞİŞTİRMEK NEDEN ZOR? NEDEN ŞART? webinar oturumunda üzerinde durduğumuz fikirleri bir araya getirmeye çalıştım.


NEHİR GEÇERKEN AT DEĞİŞTİRMEK NEDEN ZOR? NEDEN ŞART?

Merkezine bireysel başarı ve mutluluğun yerleştirildiği Modern Yaşamın en yüksek maliyeti, nefesini her an ensemizde hissettiğimiz, bir türlü yetişememe, sürekli GERİDE KALMA, yetersiz hissetme halidir.

Modern Yaşam; Bir Türlü Geçilemeyen Nehir

Hali hazırda kullanmakta olduğumuz ve önemli bir kısmını bize uygun olup olmadığını muhakeme etme fırsatımız olmadan, ebeveynlerimizden devraldığımız dünya görüşümüz ve nehir geçerken kullandığımız BAŞARI stratejimiz etkinliğini hızla kaybediyor.

“En başarılı kimdir?” sorusunun cevabı çağlar içerisinde farklılaşmıştır, günümüz modern, bireyselci, kapitalist toplumlarında başarı büyük bir çoğunluk tarafından bireyin kazancı, banka hesabının büyüklüğü ve tüketim miktarıyla ölçülmeye başlanmıştır.

En Yaygın, Uygulanan (Ve Değiştirilmesi Gereken) Başarı Stratejisi

1) İş piyasasında en yüksek maaşların ödendiği meslek dallarından kendine en uygun (ve eğitimini kazanabileceğin/alabileceğin) mesleği seç.

2) Mezun olur olmaz, seni kabul edebilecek en prestijli firmaya gir.

3) Yüksek itibarlı, üst düzey pozisyonlara terfi edebilmek, gelirini artırabilmek için en çok kabul gören şekilde düşün en popüler yetkinlikleri edin, yöneticilerinin ve toplumun istediği gibi biri ol.

4) Duygularını gösterme, zayıflıklarını gizle. (ne kadar güçlü, katı gözükürsen terfi alma şansın o kadar artar)


Siz Hala Eski Nesil Başarı Stratejilerinimi Kullanıyorsunuz ?

BAŞARI STRATEJİLERİMİZ KONFORMİST VE GÜNÜMÜZ KOŞULLARI İÇİN ETKİSİZ KALIYOR.

Ebeveynlerimiz, itibarlı, başarılı, saygın bireyler olmak için nasıl davranacaklarını kendi ebeveynlerinden öğrendiler (bkz Alfred Adler). Daha sonra temel çerçevesi değiştirilmeden, küçük kozmetik güncellemelerle bizlere öğretilen bu düşünme ve davranış şablonları her geçen gün ürkütücü derecede etkisizleşmesine ramen çevremizdekiler tarafından halen kullanıldığı ve hatta idealize edildiği için endişesizce kullanılmaya devam ediliyor.

NEDEN ?

Ok atarak mücadele ettiğiniz yoğun bir çatışmanın içerisinde olduğunuzu düşünün. Koşuşturmaca esnada birinin yanınıza gelip, daha önce hiç görmediğiniz ve çok etkili olduğunu iddia ettiği bir silahı kullanmaya başlamanızı önermesi durumunda, muhtemelen “git başımdan mücadelenin ortasında tam da düşmana nişan almışken silah değiştirilir mi” diyerek başımızdan savmamız en akla yatkın tavır olacaktır.

Bu yazıda önerilen de çok farklı değil aslında

Bugüne kadar alışageldiğimiz yaşam kazanma biçimimizi değiştirmek için çaba harcamak ilk bakışta anlamsız gelebilir.

Çünkü bilinen yol en kısa yoldur!


NEHRİ GEÇERKEN NEDEN AT DEĞİŞTİRMELİYİZ?

Richard Sennett’e göre Bireyin kendisini sürekli yenilemesi gereken bir dönemde yaşamaya başladık.

Nehir geçerken at değiştirmek

Modern kent yaşamında başarılı olmak için hayatımızın ilk 20 yılında “uslu” uyumlu, ve herkes gibi olmamız gerekirken, yaşamın ikinci 20 yılında başarılı olmak, öne çıkmak için herkesten farklı olmak gerekmeye başlar.

Çok güçlü sosyal uyum içgüdümüz, bizi önce sevilen sayılan (muteber) abilerimiz ablalarımız gibi davranmaya onlar gibi giyinmeye iter ve bu sayede ödüllendirilmemiz de (şımartılmak, sevilmek, karne hediyesi vb) yıllar içerisinde başarıyla olan ilişkimizi etkiler.

SONUÇ

Alfred Adler ve Freud’un kişilik modellerinden yola çıkarak yaşam stratejimizi nasıl ve hangi kaynaktan esinlenerek kurguladığımızı işaret ettik.

Neden herkes gibi olmanın konforuna hızlıca alıştığımızı sürü psikolojisi kavramıyla işaret ettik.

Neden strateji değişmek zorunda olduğumuzu ve nasıl değişebileceğimizide Mavi Okyanus Stratejisiyle açıklamaya çalıştık.

İyi Okumalar

KAYNAKLAR

Sürü Psikolojisi (Conformity)

CONFORMİTY - SÜRÜ PSİKOLOJİSİ

Uyma Davranışı, sosyal davranışlar arasında düzenliliği yaratan, sosyal etki sonucu ortaya çıkmaktadır.  Toplumsal uyumun sosyal psikolojideki belirli şekline uyma davranışı denir. Sosyal kurallara uyum sağlamak ile uyma davranışı arasında bir fark yok gibi görünse de bunlar davranışlarımızın oluşum dinamikleri açısından farklı şekilde ele alınmaktadır. Uyma davranışı bir bireyin. davranış ve görüşlerini gerçek veya hayali baskı aracılığıyla değiştirmesi ve baskı yönüne doğru uyum göstermesi biçiminde tanımlanmaktadır. Uyma davranışının derecesi baskının gücüne bağlı olarak artar veya azalır Kişinin, uyma davranışının üzerindeki grup baskısı kalktığında uyma davranışını devam ettirmesi gruptan etkilenme derecesini belirler. Bazen kişi grupla beraberken grupla aynı fikirde olmamasına rağmen uyma davranışı gösterebilir. Ama yalnız kaldığında uyma davranışını devam ettiremez

Conformity Video

 

Freud’cu Kişilik Kuramı

Freud’cu Kişilik Kuramı

Topografik Model

Frued’cu yaklaşımı anlamak için onun insan kişiliğini üç bölümde ele aldığım bilmek gerekir. Freud kişiliği bilinç, bilinç öncesi ve bilinçaltı olmnak üzere üçe ayırmıştır. Bu ayrım topografik model olarak da bilinir. Bilinç, farkında olduğumuz düşüncelerimizi içerir. Bu düşünceler, kakımıza yeni düşünceler girdikçe değişir ve eskiler bilincimizden kaybolur. Bir şey için “aklımda” derken aslında aklınızın bilinçli kısmınızı kastedersiniz. Ancak, aklınızda tuttuğunuz bilgilerin çok az bir kısmı bilinçtedir. Eğer isterseniz, sayısız düşüncenizi bilinçli bölüme getirebilirsiniz. Örneğin, kahvaltıda ne yediniz? Üçüncü sınıftaki öğretmeniniz kimdi? Geçen cumartesi ne yaptınız? Bu geniş, ulaşılabilir bilgi haznesi, bilinç öncesini oluşturur.

Pek çok kişi bilinç ve bilinç öncesindeki malzemenin zihnimizdeki düşüncelerin büyük bir bölümünü oluşturduğunu sanır. Ancak I reud, bunun buzdağının görünen ucu olduğunu söyler. Düşüncelerimizin büyük bir kısmı ve psikanalitik bakış açısına göre en önemli kısmı, bilinçaltında bulunur. Bu malzemelere her istediğimizde ulaşılmayız. Freud’a göre, bazı olağan dışı koşullar hariç, bilinçaltı bilgiyi bilinç düzeyine getiremeyiz. Ancak, günlük davranışlarımızın çoğunun altında bilinçaltı malzeme yatar. Bilinçaltının, davranışlar, özellikle de anormal davranışlar üzerindeki etkisini anlamak, psikanalitik bakış açısını anlamanın da yoludur.

Yapısal Model

“Alt-benlikle olan ilişkisinde, benliğin rolü at sırtındaki bir adam gibidir. Atın daha üstün gücünü sürekli denetlemek ama bir yandan da gitmek İstediği yöne doğru atı sürmek zorundadır.”

SIGMUND FREUD

Sonraları Freud, topografik modelin insan kişiliğine sınırlı bir açıklama getirdiğini fark etti ve buna ek olarak yapısal modeli oluşturdu. Bu model, kişiliği benlik (ego), alt-benlik (id), ve üst-benlik (süperego) olarak ayırıyordu. Bazen “Bir yanım bir şey yapmamı istiyor, öte yanım bambaşka bir şey yapmamı istiyor” dediğiniz olmuştur. Freud da kişiliğin birbiriyle barış içinde olmayan bazı bölümlerden oluştuğunu belirtmiştir.

Alt-benlik (id)

Freud, doğduğumuzda tek bir kişilik yapısının, alt-benliğin (id) var olduğunu söylemiştir.

Alt-benlik, bizim bencil kısmimizdir ve yalnızca kişisel isteklerimizi tatmin etmeye çalışır. Alt-benlik, haz ilkesine göre hareket eder, diğer bir deyişle herhangi bir fiziksel ve toplumsal sınırlamayı dikkate almaksızın, yalnızca kişisel tatmin sağlayacak şeylerle ilgilenir. Bebekler gördükleri bir şeyi istedikleri zaman ona doğru uzanırlar. O nesnenin başkasına ait olması ya da zararlı olması onlar için fark etmez. Bu reflekssel hareket yetişkin olduğumuzda da kaybolmaz. Ancak sağlıklı bir yetişkin kişilikte alt-benlik, diğer bölümler tarafından denetim altında tutulur.

Eğer alt-benliğimiz istediğini elde etmek için sürekli reflekssel hareket tarzına başvursaydı, haz dürtülerimiz çoğu zaman karşılanamazdı. Bu nedenle Freud, alt-benliğin gereksinimlerini karşılayabilmek için dilek gerçekleştirme yöntemini kullandığını belirtmiştir. Yani eğer istenen nesne elde edilemiyorsa, alt-benlik istediği şeyin hayalini kuracaktır. Eğer bir bebek açsa ve yakında yiyecek bir şey yoksa, alt-benlik yiyecek bir şeyin hayali kurar ve bu gereksinimi geçici olarak tatmin eder. Sonraki bölümlerde de göreceğimiz üzere, Freud rüyalarımızın bu tip bir dilek gerçekleştirme türü olduğunu öne sürer.

Eğer kendi zihin sisteminizde alt-benlik dürtülerinin ve dilek gerçekleştirme işleminin olması size pek gerçekçi gelmediyse, bunun nedeni Freud’un belirttiği gibi alt-benliğin tamamen bilinçaltında gömülü olmasıdır. Şekil 3.1’de gösterildiği gibi, alt-benlik dürtüleri bilincimizin altında kalır. Gerçekten de bu dürtülerin çoğu cinsellik ve saldırganlık temalarına odaklandığı için, bu bilinçaltı bilgilerden haberimizin olmaması büyük ihtimalle bizim için daha iyi bir durumdur.

Benlik (ego)

Çevreleriyle etkileşime geçen 2 yaş ve altı çocuklarda, kişilik yapısının ikinci kısmı gelişmeye başlar.

Benlik (ego), gerçeklik ilkesine göre hareket eder. Yani benliğin birinci görevi, alt-benliğin dürtülerini tatmin etmek; ama bunu yaparken içinde bulunulan durumun gerçeklerini de dikkate almaktır. Zira alt-benliğin dürtüleri genellikle toplumsal olarak uygun olmayan, bizi tehdit eden biçimde ortaya çıkar. Benliğin görevi, bu dürtüleri bilinçaltında tutmaktır. Alt-benlikten farklı olarak benliğimiz, beynimizin bilinç, bilinç öncesi ve bilinçaltı kesimlerinde serbestçe hareket edebilir.

Ancak, benliğin tek işlevi alt-benliğin amacına ulaşmasını engellemek değildir. Freud, insan davranışının, bir gereksinimimiz karşılanmadığında duyulan gerginliği azaltmaya odaklı olduğunu belirtmiştir.

Çok küçük çocukların, anne babalarının tabağından yemek almalarına izin vermekle onların gerginlikleri azaltılabilir. Ancak çocuklar olgunlaştıkça, ne yapabilecekleri ve yapamayacakları konusunda fiziksel ve toplumsal sınırları öğrenirler. Eğer açsanız, alt-benliğiniz size etrafta gördüğünüz her türlü yiyeceğe saldırmanızı söyler. Ancak benliğiniz bu hareketin kabul edilemeyeceğini anlar. Benlik, alt-benliğin isteklerini tatmin ederek gerginliği azaltır; ama bu sırada bu hareketin sonuçlarını da göz önünde bulundurur.

ÜST BENLİK (süper-ego)

Çocuk beş yaşına geldiğinde, kişilik yapısının üçüncü bölümü de oluşur. Üst-benlik, toplumun, özellikle de anne babaların değer yargılarını ve standartlarını temsil eder. Üst-benlik, neyi yapabileceğimiz ve yapamayacağımız konusunda daha çok kısıtlamalar getirir. Eğer arkadaşınızın evindeyken masanın üzerinde bir miktar para görürseniz, alt- benliğiniz bu parayı almanızı ister. Benliğiniz parayı yakalanmadan nasıl alabileceğinizi bulmaya çalışır. Parayı kimseye yakalanmadan almanın bir yolunu bulsanız bile üst-benliğiniz bunu yapmanıza izin vermez. Para çalmak, yakalanmadan yapılsa bile, toplumun ahlâki değerlerine aykırıdır. Üst-benliğin bu durumda kullandığı birinci silah, suçluluk duygusudur. Buna rağmen, parayı alsanız bile büyük ihtimalle kendinizi sonradan kötü hisseder, birkaç uykusuz geçen geceden sonra parayı arkadaşınıza geri verirsiniz. Bazı insanlar bu nedenle üst-benlik kavramını vicdan olarak da kabul eder.

Üst-benliğimiz bizi yalnızca ahlâk kurallarını çiğnememizden dolayı cezalandırmaz, aynı zamanda benliğin bir davranışın erdemli ve övgüye değer olup olmadığına karar vermek için kullandığı idealleri belirler. Örneğin, kötü yetiştirilmelerinden dolayı bazı çocukların üst-benligi tam olarak gelişmez. Yetişkin olduklarında bu tip insanlar, para çalmak ya da başkalarına yalan söylemekten daha az sıkıntı duyarlar. Bazı insanlarda ise üst-benlik çok güçlü, çok ahlâkçı hale gelebilir ve benliği ulaşılması imkânsız bir mükemmellik beklentisiyle zor durumda bırakır. Bu durumda, kişi ahlâki kaygılardan dolayı, hiçbir insanın ulaşamadığı bir noktaya ulaşmakta başarısız olduğu için sürekli olarak kendini suçlu hisseder.

Üç ayrı köşeden bizi çeken kuvvetler gibi alt benlik, benlik ve üst- benliğin istekleri birbirini hem tamamlar hem de birbiriyle çelişir. Sağlıklı bir kişide güçlü bir benlik, alt-benlik ve üst-benliğin kişilik üzerinde aşırı kontrol sahibi olmasına izin vermez. Ancak bu, sonu asla gelmeyen bir savaştır. Her birimizin bilincinin aşağılarında bir yerlerde, kendi keyfine bakma, dünyanın gerçeklerini dikkate alma ve sıkı bir ahlak anlayışını üstün kılma istekleri arasında sürekli bir gerginlik durumu yaşanmaktadır.


  Alfred Adler - Üstünlük Çabası

Kişilik - Jerry M .Burger - Sf 151-155

Üstünlük Çabası

Adler hepimizin yaşama bir aşağılık duygusuyla başladığımızı Söyler.

Güçsüz ve çaresiz bir çocuğun yaşamını sürdürebilmek için daha büyük ve güçlü yetişkinlere bağımlı olması, bunun ilk örneğidir.

Adler‘e göre bu algı, yaşam boyu aşağılık duygularımızla başa çıkmak için göstereceğimiz çabanın başlangıcıdır. Adler bunu üstünlük çabası olarak adlandırır. Freud güdülenmeyi cinsellik ve saldırganlık temalarıyla açıklarken, Adler üstünlük çabasının yaşamdaki güdüleyici güç olduğunu öne sürer. Ona göre, bütün diğer güdüler bu tek oluşum altında ele alınabilir.

Alfred Adler 1970-1937

“Üstünlük çabasını, bütün psikolojik olgularda açıkça görmeye başladım” diye yazmıştır. “Bütün sorunlarımızın altında bu yatar ve bu çaba, sorunlarla başa çıkma yöntemlerimizde de kendini belli eder. Bütün işlevlerimiz, üstün olma arzusu yolundadır” (Ansbacher & Ansbacher, 1956, s. 103). Adler’e göre neredeyse yaptığımız her şey yaşamdaki engeller üzerinde bir üstünlük kurmak ve böylece aşağılık duygularımızdan kurtulmak üzere tasarlanmıştır. Neden yüksek not almak, sporda başarılı olmak, iktidar sahibi olmak için bu kadar çok çalışırız? Çünkü bunları başarmak bizi aşağılık duygularımızdan bir adım ileriye götürür. Hatta kendimizi ne kadar alçalmış görürsek, üstünlük çabamız da o kadar artar. Örneğin Franklin Roosevelt çocuk felci geçirmiş ve sakat kalmıştı. Buna karşın belki de bu sakatlığından dolayı, 20. yüzyıl’ın en etkili kişilerinden birisi olmayı başardı. Tabii bazı durumlarda aşırı aşağılık duygusu, ters bir etki de yaratabilir. Bazı insanlar, bütün herkesten daha az kıymetli olduklarına inanır ve aşağılık kompleksi geliştirebilir. Sonuçta, kişiyi üstünlük kurmaya yöneltecek bir dürtü degil. çaresizlik duygusu ortaya çıkar. Ancak Adler başarıyı akıl sağlığıyla denk görmemiştir. Bunun yerine, uyum sağlamış insanların üstünlük mücadelelerini toplumsal çıkarlar doğrultusunda yaptıklarını belirtmiştir. Başarılı meslek sahipleri, diğer insanların da iyiliğini gözeterek hedeflerine ulaşırlarsa, bu başarıları sayesinde bir üstünlük ve kişisel doyum duygusu yaşayabilirler. Başarı tüketicilere iyi bir ürünü uygun bir fiyattan satarak herkesin hayatını biraz daha mutlu kılmaktır. Uyum sağlayamamış insanlar ise, üstünlük mücadelelerini bencillik ve uğruna her şeyi göze aldıkları kişisel zaferler ile kazanmaya çalışırlar. Kişisel kazançları ve iktidar hırsı için göreve gelmek isteyen politikacılar, uyum gösterememiş kişilerdir. Toplumda gördükleri yetersizlikleri düzeltmek için göreve gelmek isteyen politikacılar ise iyi uyum göstermiş bir üstünlük çabası sergilerler.

Kişilik Gelişiminde Anne Baba Etkisi

Freud gibi Adler de yaşantımızın ilk birkaç yılının yetişkin kişiliğinin oluşumunda son derece önemli olduğuna inanmıştır. Ancak Adler bu süreçle anne babaların etkisini de vurgulamıştır.

Çocuğun ileriki yıllarında kişilik sorunu yaşamasına neden olacak iki tür anne baba davranışı belirlemiştir.

Birincisi, çocuklarına çok özen gösteren ve aşırı koruma sağlayan, dolayısıyla da çocuğunu şımartma tehlikesi yaratan anne baba davranışıdır. Şımartmak, çocuğun bağımsızlığını elinden alır, aşağılık duygularını arttırabilir ve bazı kişilik sorunlarının temelini oluşturur. Örneğin, anne babalar çocuğun hızlı bisiklet sürmesini engelleyip, onları saldırgan arkadaşlarından koruyup, korku filmi izlemesini yasaklayabilir. Sonuç olarak, çocuk yaşamın getirdiği sorunların büyük bir kısmıyla başa çıkamayarak büyür. Ailesi tarafından şımartılmış insanların kendi başlarına yaşamakta, kendi kararlarını almakta ve her gün karşılaştığımız sıkıntı ve hayal kırıklıklarıyla başa çıkmakta zorlandığını görmüşsünüzdür. Çocukların kendi sorunlarını çözmelerine ve bazı kararları kendilerinin almalarına izin vermek, uzun vadede onların iyiliğine olacaktır.  Anne babalar çocukların kendi tercihlerini yapmalarına izin vererek onları şımartmaktan kaçınmış olur. Ancak bunu yaparken çok aşırıya kaçmamak gerekir. Ebeveynlerin yaptığı ikinci hata da çocukları ihmal etmektir. Büyüme sürecinde anne babasından çok az ilgi gören çocuklar, soğuk ve şüpheci olur. Yetişkin olduklarında sıcak insani ilişkiler kurmakta zorlanırlar. Samimiyet onları rahatsız eder, birinin kendilerine yakın olmasından ve dokunmasından hoşlanmazlar.

Mavi Okyanus İnovasyon Stratejisi

Mavi Okyanus İnovasyon Stratejisi

Sizce aşağıdaki etkinliklerden, aksiyonlardan hangi tarafta olanlar şirketlerin performansını ve gelirlerini arttırır?

Makaleyi indirmek için aşağıdaki görseli tıklayınız


Pearson Türkiye işbirliğiyle hazırlanmış Liderliğin Esasları Profesyonel Gelişim Programı, varlığını iş dünyasında sürdüren her profesyonelin yaşam kalitesine katkıda bulunacak şekilde kurgulandı.

İkişer günlük 3 modülden oluşan oturumlar bireyin öz farkındalığını destekleyen kavramlara odaklanarak başlayıp, organizasyonun en tepesinde ihtiyacımız olacak yetkinliklerle odaklanarak bitiyor.

0530 2901244
Selim Geçit

Comments

  • Gökay Yay

    Üstadım, Öncelikle emeğine ve ağzına sağlık... Çok değerli bilgileri "büyük bir fedakarlık örneği göstererek" hiç bir maddi beklenti gözetmeksizin zaman ayırıp bizlerle payşaltığın için teşekkür ederim...o güzel ve sürükleyici anlatış tarzınla sunumlarının devamını bekliyoruz

    • Selim Gecit

      Gökay Bey... Güzel yorumunuz için, oturuma katıldığınız için ben teşekkür ederim. : ) Saygılar

Leave Comment