YANILGI KÖRLÜĞÜ- Neden Yanılgılarımızı Görmeyiz?

Evlatlarıyla övünmeyi önemseyen ebeveynler, erken yaşlardan itibaren çocuklarının başarılarını ödüllendirip, başarısızlıklarını cezalandırarak YANILGI KÖRLÜĞÜ’nün tohumlarını ekerler.
SAPTAMA
Dünyaya geldiğimizde kendimizi, ebeveynler, kardeşler, diğer akrabalar ve başka insanlar arasında süregiden karmaşık bir “ilişkiler ağı” içinde buluruz.
Bizden beklenen, bütün kalbimizle güvendiğimiz büyüklerimizin, doğruluğundan hiç şüphe etmedikleri gerçekleri kabul etmek ve bize sunulduğu şekliyle dünyaya adapte olmamızdır.
Sosyal saygınlıkları ve prestij için evlatlarıyla övünmeyi önemseyen ebeveynler çok erken yaşlardan itibaren çocuklarının başarılarını ödüllendirip, başarısızlıklarını cezalandırarak nasıl İYİ EVLAT olunacağıyla ilgil tercihlerini belli ederler.
20 li yaşlarında gelmiş bir birey, hayatın o güne kadar önüne attığı (çoğunlukla sosyal) zorluklarla başa çıkarken işine yaradığını düşündüğü metotları ihtiva eden FABRİKA AYARLARINA sahip olmuştur.
Benlik, bireyin bir bütün olarak toplumsal deneyim süreciyle ve bu sürece katılan diğer bireylerle ilişkilerinin sonucunda meydana gelir.
George Herbert Mead (Zihin, Benlik ve Toplum)
Örn; Ona ters ve adaletsiz davranan yöneticiye ters davranır (dişe diş, göze göz), bir kaç kez işe yaramış bu metot, yönetim pozisyonlarına geldiğinde çok olumsuz sonuçlar getirebilir. Ya da, çocukluğu boyunca içinde büyüdüğü mahallede işine yaramış maço tutum, yetişkin olup siyasete atıldığında ters tepebilir.
Fabrika ayarları, ya da “norm” diyerek kabullendiğimiz bu benlik kodlamasının etkisiyle çoğumuz YANILDIĞIMIZI DÜŞÜNMEMEK için her şeyi yaparız.
PROBLEM
Peki yanıldığımızda ne(ler) hissederiz ?
Kötü? Mahcubiyet? Eziklik? Kaybeden olma? Yetersizlik hissi?

Düşünecek olursak yukarıdaki cevaplar aslında başka bir soru için doğrudurlar.
“Yanıldığımızı anladığımızda ne/nasıl hissederiz ?”
Acı veren (şey) yanılmak durumu değildir hiçbir zaman. Düşünecek olursak asıl acı veren şey yanıldığımızı fark ettiğimizde hissettiklerimizdir.
Örn, 08:00 de kalkacak uçağa yetişmek için havaalanına oldukça erken geldiğinizde iyi hissedersiniz. Uçağın 06:45 de çoktan gittiğini öğrendiğimiz zaman bu iyilik hali hızla kötüye dönüşür.

ÖZETLE ; Bu dünya içerisinde bir yer edinmek ve saygın olmak için yanılmamak gerektiğini çok erken yaşta fark eder ve yanılmamak için türlü yöntemler geliştirir, yanılgı körlüğü ile dost oluruz.
SONUÇ

Düşünecek olursak yanıldığımızı düşünmektense gerçekliği filtre ederek kendimizi iyi hissederiz çoğunlukla (sınavdan kötü sonuç alınca “hoca hiç iyi anlatamadı ve 30 verdi”, iyi sonuç alınca”90 aldım” vb)
Neler Yapılabilir?
1) Psikolojik savunma mekanizmalarını öğrenerek fark edebilir ve kendimizi daha objektif gözlemleyebiliriz

Savunma mekanizmaları insanın gereksinimlerinin giderilmesini, içinde bulunduğu duruma katlanmasını sağladığı, bozulan ruhsal dengesini yeniden kurduğu için uyumsal niteliktedir. Bu nedenle savunma mekanizmalarına uyum düzenleri de denebilir. (Yıldız Dilek Ertürk)
2) Bu yazıya ilham kaynağı olmuş Kathryn Schulz TED videosunu izlemenizi öneririm
Çoğumuz yanılmaktan kaçınmak için elimizden geleni yaparız. Peki ya bu konuda yanılıyorsak? Wrongologist! Kathryn Schulz yanılabilirliğimizi itiraf etmekle kalmayıp, kabullenebileceğimizi anlatıyor.
3) Self Serving Bias konusunda farkındalığımız artırabiliriz.

Kendini kayırma eğilimi: Self Serving Bias Video
Videoyu izlemek için yukarıdaki görseli tıklayınız
Kendini kayırma eğilimi, kişinin bir yandan başarıyı kendisine mal ederken, diğer yandan başarısızlık için suçu dışsal etmenlere yüklemesidir. Başarılarımızı kendi yeteneklerimiz, çok çalışmamız ya da genel olarak iyi olmamız gibi içsel nedenlere yükleriz. Başarısızlıklarımız içinse kötü şans, baskıcı bir politik yapı, kötü hava şartları vb. dışsal nedenleri suçlarız.
Bu yanılgı, atfetme yanılgılarının en güçlü olanıdır ve kültürlerarası varlığı da araştırmalarla saptanmıştır (Fletcher ve Ward, 1988). Ancak, kendini kayırma eğilimi, bireyci eğilime sahip toplumlarda toplulukçu eğilime sahip toplumlarda olduğundan çok daha güçlüdür (Chandler ve ark. 1981; Kashima ve Triandis, 1986).
Günlük yaşamda birçok olayda bu yanılgıyı çoğumuz yaşarız. Aşağıdaki örneklerle bunu gözümüzün Önüne getirmeye çalışalım:
- Kumarbazların başarılarını yeteneklerine, başarısızlıklarını şansa bağlaması; öğrencilerin sınavlardan iyi not almalarını yetenek ve çabalarına bağlarken, kötü not almalarını sınavın zorluğuna veya öğretmenin kıt not vermesine bağlaması;
- İki kişinin oynadığı takımlarda eşlerden birinin kazanılan puanların kendi iyi oynadığı için alındığını, kaybedilen puanlarınsa diğer oyuncu kötü oynadığı için kaybedildiğine inanması;
- Birinin bizi niye sevmediğini açıklarken, sorunun diğer kişide olduğunu söyler ve sorumluluğu üstümüze almazken, birinin bizi niye sevdiğini açıklarken de kendi iyi kişilik özelliklerimizi sebep olarak göstermemiz gibi.
İnsanlar neden böyle bir yanılgıya düşüyorlar?
Neden iyi olayları içsel nedenlerle açıklarken, kötü olayları dışsal nedenlere bağlıyoruz?
Bu soruya verilen cevaplardan biri güdüsel bir açıklamadır.
Bu açıklamaya göre, insanlar bu tür yanılgılara düşerek benlik kavramlarını ve özgüvenlerini korumaya güdülenmişlerdir.

Pearson Türkiye işbirliğiyle hazırlanmış Liderliğin Esasları Profesyonel Gelişim Programı, varlığını iş dünyasında sürdüren her profesyonelin yaşam kalitesine katkıda bulunacak şekilde kurgulandı.

İkişer günlük 3 modülden oluşan oturumlar bireyin öz farkındalığını destekleyen kavramlara odaklanarak başlayıp, organizasyonun en tepesinde ihtiyacımız olacak yetkinliklerle odaklanarak bitiyor.

Selim Geçit